Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
soner




Mesaj Sayısı : 3323
Kayıt tarihi : 31/05/10

Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri Empty
MesajKonu: Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri   Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri Icon_minitimeSalı Tem. 20, 2010 4:27 pm

Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri
I.

“Bir de inkarlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.” (Kur’ân-ı Kerîm, Nîsâ, 4/157)

“Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler kafir oldu. Halbuki bir tek ilahtan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse andolsun onlardan inkar edenlere elbette elem dolu bir azap dokunacaktır.” (Kur’ân-ı Kerîm, Maide, 5/73)

Tarihçilerin bildirdiği gibi “üçlü birlik”, yâni “teslis”, [Hıristiyanlık’la başlayan] yeni bir kavram olmayıp, çok tanrılı dinlerin inançlarından alınmış bir fikirdir. Tanrıların çokluğu, câhil halkın nazar ve dikkatini çekecek şekilde çoğalınca, müşriklerin ileri gelenleri ,onları aralarında [rütbe ve] makâmlarına göre bir düzene koyup içlerinden bazılarını “asıl”, diğer küçüklerini de “tab’i” (fer’) diye kısımlara ayırdılar. Yaptıkları bu taksîmi de aralarında gizli bir sır olarak kabul ettiler.

Eski İran’ın en büyük dini olan “Ateşe Tapınma”yı [Mecûsîlik] kuran Zerdüşt, putların arasından “Yezdân” ve “Ehremen” isminde iki uknûm [ilâh, tanrı] tâyin etti. Yezdân, iyilik tanrısı; Ehremen, kötülük tanrısı veyâ Yezdân’ın nûr, aydınlık; Ehremen’in de zulmet, karanlık olması gibi, benzeri görülmemiş bâtıl bir inanç çıktı ortaya. [İki’li Bir’lik]

Peşâver Üniversitesi öğretim görevlilerinden Ülfet Azîz Essamed, 1976’da 3. baskısı Pakistan’da yapılan, “A Comparative Study of Christianity and İslam”, yani “İslâmiyetle Hıristiyanlığın Mukâyesesi [karşılaştırılması]” adlı kitabının “Hıristiyan Akidelerinin [inançlarının] Kaynağı” kısmında şöyle der:

Hz.İsa’nın tebliğ ettiği Hıristiyanlık’la, göğe yükseltilmesinden sonra oluşturulan ve çeşitli kiliselerin inandığı Hıristiyanlık [Mesih İnancı] [birbirinden] çok farklıdır.

Hz.İsa, Allah-u Teâlâ’nın emirlerini ümmetine tebliğ eden ve onlara vaaz ve nasihat eden, “insan” olan bir peygamberdi.

Ümmetinden [O’na inananlardan] tövbe etmelerini ve eski, bozuk, kötü âdet ve alışkanlıklarından vazgeçmelerini istemişti. O, yeni bir dinin kurucusu değildi. Hz.Musa’nın dininin, şeriatı [Yasa]’nın yenileyicisiydi.

Hıristiyanlık, [ilk başlarda] vaaz ve nasihat diniydi. “Vaftîz” ve “İşâ-i Rabbânî” [Rabbin Sofrası, Ekmek-Şarap Ayini, Evharistiya, Ökarist] gibi âyinler yoktu.

O, günahlara kefaret olarak ve çarmıha gerilerek kurban edilmek için gelmemişti.

Hz.İsa’nın, göğe yükseltilmesinin hemen ardından kendisine iman eden ve yakın arkadaşları olan havâriler, kendilerine “resûller/elçiler” adını verdiler.

Havâriler, hiç şüphesiz Hz.İsa’nın yolunda olan, tek Allah’a inanan ve İsa Mesih’i O’nun [kulu ve] elçisi kabûl eden kimselerdi.

Havâriler, her işte Hz.İsa’nın kendilerine emrettiği gibi, Hz.Musa’nın yasasına göre amel ettiler.

Filistin ve civârında büyük Yahûdî cemaatleri oturmaktaydı. Fakat Kudüs’te oturan Yahûdîler, dünya Yahûdîlerine göre çok azdı.

İskenderiye [Alexandria] şehri, büyük bir kültür merkeziydi. Burada birçok dînî ve felsefî görüşler öğretilmekteydi.

Yahûdîlerin parçalanmaları ve bozulmaları, Yunan felsefesi ve mevcut putperest cemâatlerin etkisi ile olmuştur. Bu putperestlerin her biri, “kurtarıcı tanrılar” edinmişti.

Hz.İsa, peygamberlik vazifesini yapmaya başladığı zaman, Yahûdîlerin bâzıları O’nu “beklenilen Mesîh” kabûl ettiler. [Hz.İsa’nın 3 yıl gibi çok kısa süren tebliğinden sonra, kendisine inanan Yahûdîler çoğaldı.] Ancak, O’nun sözlerini ve kendisini, Yunan felsefesi ve putperest cemâatlerin fikirleri ışığında tefsîre tâbi tuttular [yeniden yorumladılar]. Böylece Hz.İsa’nın hakîkî dini, değiştirilmeye başlandı.

Hz.İsa’nın yolunu öğretmek yerine, O’nun şahsını yüceltme girişimleri, bu değişikliğin ilk işaretleriydi.

Hıristiyan din adamlarının önde gelenlerinden Dr. Morton Scott Enslin, bu konuda, Christian Beginnings kitabının 2.kısım 172. sayfasında şöyle der:

"İsa Mesih'in kişiliği ile uğraşma, kim olduğunu araştırma ve herşeyi O'nun şahsiyeti/karakteri ile ilgi kurarak açıklama gayretleri, kendisi için uydurulan ve kendisinin hiçbir zaman söylemediği şeyleri ve kendisinin tebliğ ettiği, Tanrı'nın kullarından istediği şeyleri tevbeye çağırdığı hususunu unutturdu. Böylece insanlara tebliğ ettiği hükümlerin öğrenilmesi ve itaat edilmesi yerine, şahsiyetinin anlaşılması gereken bir kişi haline geldi."

Bu eğilim, İsa Mesih'in Logos=Mukaddes Kelâm [Söz, Tanrı Sözü] kelimesi ile açıklanmasına ve neticede tanrılaştırılmasına sebep oldu. Çünkü İskenderiyeli Yahûdî felsefeci Philo, bu konuda felsefî görüşler ileri sürmüştü.

Bu dönem kilise babalarının Hz.İsa hakkındaki yazıları, uygunsuzluklar ve saçmalıklarla doludur. Kilise babalarının bu yazılarında, Hz.İsa'nın önemle üzerinde durduğu TEK ALLAH inancı ile, kendisine atfedilen Allahlık iddiasını "uzlaştırma" çabaları içinde oldukları görülür.

Dağılmış bir halde bulunan Yahûdîler ve bunların Yahûdî olmayan komşuları arasında, Hz.İsa'nın bildirdiği iman esasları ile ilgisi olmayan yeni bir din ortaya çıktı.

Bu konuda, Dr. Morton Scott Enslin, aynı kitabının 2.kısım 187. sayfasında şöyle der:

"Hıristiyanlık, Yahûdîlerin yaşadıkları yer olan Filistin'den, putperest milletlerin memleketlerine yayıldı. Bu yayılma, birçok değişmelere sebep oldu. Hıristiyanlar, Musa'nın Yasası'ndan uzaklaştılar. İsa Mesih'in tebliğ ettiği dinî bilgileri putperestlerin kabule debilecekleri hâle getirdiler. Böylece tutarsız, akıl ve mantığın kabûl edemeyeceği bir din meydana geldi."

Roma İmparatorluğu'nda birkaç tçeşit putperest cemâat vardı. Bu cemâatler, inançbakımından birbirinden çok farklıydı. Fakat, şu 4 husus, hepsinde (de) ortaktı:

1. Hepsi (de) "kurtarıcı bir tanrı"ya inanıyor ve onun ölümünü, insanların günahları için kefaret ve ona inananlar için (bir) kurtuluş kabûl ediyorlardı. [Aynı şekilde, Hz.İsa da, "kurtarıcı tanrı" olarak Hıristiyanlığa girdi.]

2. Hepsinde (de), o dîne girmek için bir "giriş âyini" vardı. Bu âyinle, o dîne kabûle dilen kimsenin, kötülüklerden temizlenmiş olduğuna inanılıyordu. [Aynı şekilde, vaftiz ve YENİDEN DOĞUŞ, Tanrı'da YEPYENİ BİR YARATIK OLMA düşüncesi, Hıristiyanlığa girdi.]

3. Hepsinde (de), Tanrı ile mânevî bir birleşme, bütünleşme inancı vardı. Bu bütünleşme, sembolik olarak o dîn mensupları tarafından Tanrı'nın etini yemek ve kanını içmek şeklinde icrâ edilirdi. [Aynı şekilde, "Evharistiya", yani "Ekmek ve Şarap Ayini", "Rabbin Sofrası" Hıristiyanlığa girdi.]

4. Hepsinde de "Cennet" inancı olup bunu isterlerdi. Orada rahât edeceklerinden emindiler.

Enyclopedia Americana'da, "Sacrifice" [Kurban] maddesinde şöyle deniyor:

Eski Yunan'da gök tanrıı Olypus adına "thusiai" ve "sphagia" denilen kurban âyinleri yapılırdı. Thusiai, her zaman gündüz olur ve tercîhen sabahleyin yapılırdı. Kurban edilen hayvanların belli kısımları, biftek olarak "Bomos" dnilen taş üzerinde yakılırdı. Hayvanın geri kalan kısımları (ise), yüksek bir taşın etrafında toplanmış olan kimseler tarafından yenirdi. Ayin, müzik ve dans ile sona ererdi.

Sphagia denilen kurban âyini ise, gece yapılırdı. Bu âyinde, etin yakılması için kullanılan taşa "eschara" denilirdi.

Yunanca olan bu âyin isimleri, Latincede sadece "sacrifice" kelimesi ile ifâde edildi. Kurbanların yakıldığı taş olan "Bomos" ve etrâfında toplanılarak kurbanın yenildiği taş olan "eschara" kelimeleri için "altars" kelimesi kullanılırdı.

Hıristiyanlıktaki ibâdetlerden biri olan "İşâ-i Rabbânî", "Rabbin Sofrası" veyâ "Evharistiya" âyininde, ekmek ve şarabın konulduğu ve etrafında cemâatin toplandığı taşa da "altar" denilir. Bu âyinde de müzik bulunur. Mukaddes olan ekmek kırılınca, kurban icrâ edilmiş [Hz.İsa, kurban edilmiş]; ekmek, şaraba batırılıp yenilince de Tanrı ile mânevî olarak birleşilmiş [Hz.İsa'nın kanı içilmiş] olur. Yunanlılardaki "thusiai" ve "sphagia" âyinleri ile Hıristiyanlık'taki "Evharistiya/Rabbin Sofrası" âyini arasındaki benzerlik, burda açıkça görülmektedir. Bu konuya, "Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri II" yazısında devam edeceğiz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri, II
» Üçlü Birlik (Teslis)’in Tarihi Kökenleri, III
» İncillerde Üç'lü Birlik / Teslis
» Felsefede ve Batı'da Üç'lü Birlik / Teslis İnancı
» Açik Uçlu Sorular

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet-
Buraya geçin: