Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Şinâsi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
soner




Mesaj Sayısı : 3323
Kayıt tarihi : 31/05/10

Şinâsi Empty
MesajKonu: Şinâsi   Şinâsi Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 9:39 am

Şinâsi
Şinâsi, Avrupaî Türk edebiyatının en tanınan şâir ve yazarıdır. 1826 yılında İstanbul'da doğdu. Asıl adı, “İbrâhim Şinâsi”dir. Babası topçu yüzbaşı Bolulu Mehmed Ağadır.

İlk tahsilini mahalle mektebinde tamamladıktan sonra Tophane müşiriyeti kaleminde mâliye memuru oldu. Bu memuriyeti esnâsında devrin kültür adamlarıyla tanışarak, kuvvetli bir dil, kitâbet bilgisi ve edebî kültür edindi. İbrâhim Efendi denilen bir zattan şark ilimlerini öğrendi. Kısa zamanda düzgün manzumeler söyleyecek kadar edebiyatını geliştirdi.

Tophane, yarı Avrupaî bir müessese olarak kurulmuştu. Burada Fransız mütehassıslar bulunduğu gibi Fransızca bilen Türkler de vardı. M. Chateauneuf isimli bir Fransız zâbiti (sonradan Müslüman olarak, Reşad Bey adını alan bir zat) Şinâsi'ye Fransızca öğretmeye başladı. Böylece, dil ve kültür merakı, şark ilimleri yanında Batı'ya da çevrilen Şinâsi'nin Tophâne kalemindeki mevkii ve itibarı gün geçtikçe yükselir oldu.

Şinâsi, 24-26 yaşlarında iken Fransızcasını ilerletmek ve okumak için Tophane Müşiri Fethi Paşa ve Mustafa Reşid Paşanın delâleti ve Sultan Abdülmecîd Handan alınan irâdeyle 1849'da iktisat tahsili yapmak için Paris'e gitti. Burada hem Fransızcasını ilerletti, hem de mâliyecilik mevzuunda çalışarak, bir müddet de Fransız Mâliye Nâzırlığında tatbikat gördü. Bu arada ünlü Fransız şâiri Lamartine ile dostluk kurarak meclislerine katıldı.

1854'te İstanbul'a döndü. Ancak diğer Tanzimatçı gençler gibi devletçe, Avrupa'ya tahsile gönderilen Şinâsi de iyi bir iktisatçı olmaktan ziyâde gazeteci, tiyatrocu, şâir oluvermişti. Bir müddet, yine Tophane'de çalıştı. Sonra Meclis-i Maarif âzâlığına getirildi. Reşid Paşanın sadâretten düşmesiyle yerine geçen Âli Paşa tarafından azledildiyse de, tekrar Reşid Paşanın göreve gelmesiyle, eski vazifesine iâde edildi.

Şinâsi'nin en çok heveslendiği iş, Avrupa'da aldığı terbiye gereği Türkiye'de ilk husûsî, özel gazeteyi çıkarmaktı. Gâyesi burada, halka halk diliyle hitap etmek, onlara garbın yeniliklerini ve yeni fikirlerini anlatmaya çalışmaktı. Şinâsi'den büyük teşvik gören Âgâh Efendi, "Mukaddim" isimli ilk başyazısı Şinâsi tarafından yazılan, "Tercüman-ı Ahvâl" gazetesini 1860 yılında çıkardı. Bu gazetenin neşredilmesiyle yeni Türk edebiyatının gelişme ve yayılmasında büyük vazife gören hususî Türk gazeteciliği ve Avrupaî Türk Edebiyatı başlamış oldu.

Şinâsi, yeni edebiyatın kitap hâlinde neşrolunan ilk tiyatro eseri "Şâir Evlenmesi"ni 1860'ta "Tercüman-ı Ahvâl"de tefrika etti. Başlangıçta büyük heveslerle çalıştığı bu gazeteden 6 ay sonra ayrıldı. 28 Haziran 1862'de kendi adına çıkardığı gazeteyi "Tasvir-i Efkâr" adıyla yayın hayâtına soktu.

Şinâsi bu faaliyetleriyle, etrâfına topladığı gençlere Avrupaî siyâsî fikirlerin ve batı kültürünün propagandasını yapıyordu. Aynı zamanda Avrupalılar tarafından desteklenen ihtilâlci Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin reisi sayılacak kadar, bu cemiyetin siyâsî fikirleri üzerinde tesirli oluyordu. Bu ve başka sebeplerle Meclis-i Maarif âzâlığından ikinci defâ azledildi. 1865'te Tasvir-i Efkâr'ı Nâmık Kemâl'e bırakarak Paris'e kaçtı.

Şinâsi, ikinci Paris ikâmetinde Prens Fazıl Mustafa Paşanın yardımıyla geçinmiştir. Şinâsi'nin Paris'te kaldığı bu ikinci devrede vaktini büyük bir Türk lügâtı hazırlamakla geçirdiği biliniyor. 1869'dan sonra gazete faaliyetleriyle ilgilenmeyerek matbaa işleriyle uğraştı. "Müntehebât-ı Eş'ar" ve "Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye" eserlerinin ikinci baskısını yaptı. Eşinden ayrılarak çocuğuyla yalnız kalmanın hüznü onu hastalandırdı. Sözlük çalışmasını tamamlamak için çok çalıştı, tamamlayamadan ensesindeki ur yüzünden 12 Eylül 1871'de öldü.[1]

Sanatı ve Edebî Kişiliği
Fransız edebiyatının, edebiyatımıza tesiri Tanzimat döneminde Şinâsi ile başlamıştır. Bu tesir önce manzum tercüme şeklinde olmuş, daha sonra şiirlerde kendini göstermiştir. Şinâsi hayallerindeki renksizlik, sanat gücünün yetersizliği yüzünden pek başarılı olamamış orta seviyede bir şâir olarak tanınmıştır.

Şiirlerini "Müntehebât-ı Eş'âr" adıyla yayınlamıştır. 5 kaside yazmıştır. Bunlar, kendisini dâima koruyan ve kollayan meşhur Mustafa Reşid Paşa'ya yazılmıştır. Kasidelerinde övgüde ölçülü davranmış ve gerçek özelliklere bağlı kalmıştır. "Adâlet", "hak", "hukuk", "kânun" ve "medeniyet" gibi sosyal kavramları şiirlerinde kullanmıştır. Şiirlerini yavanlıktan kurtaran, sosyal muhtevadır. Şiirlerinde basit ve açık bir üslup kullanmıştır. Lirizm akımına uygun tarzda gazeller de yazmıştır. Yine şiir alanında Fransızca'dan yaptığı manzum tercümeler ve La Fontein'in fabl tarzı yazdığı manzum hikâyeler vardır.

Şinâsi, şiiri sanat yapmak için değil, şiir yoluyla Avrupaî görüşlerini ve siyâsî fikirlerini topluma açıklamak amacıyla yazmıştır. Onun için şiir gâye değil, vasıtadır. Bu sebeple dili de sâdedir. Şiir alanındaki diğer yenilikleri de konuşma dilini şiire sokması, kafiye düzeninde değişiklikler yaparak 4'lüklerle ve hece vezniyle şiirler yazması ve şiirin konusunu mücerretten, müşahhasa yönlendirmesidir.

Şinâsi'nin nesri, nazmından üstün ve bu alanda başarılıdır. Eserlerinde dile aşırı önem vermiş, uzun sanatlı ve anlaşılması zor nesir cümlesi yerine, kısa, açık ve düşünce yönünden kuvvetli cümleyi getirmiş ve uygulamıştır. Nesirlerinin en başarılı örnekleri makaleleriyle, tiyatrosudur. Tiyatrolarında Türkçede ilk defâ noktalama işaretlerini kullanmıştır.

Şinâsi'nin belirgin yönleri, gazetecilik ve tiyatroculuğudur. Gazeteyi topluma bilgi vererek onu aydınlatan bir vasıta olarak telâkki ediyordu. Tiyatro türü de edebiyatımıza Tanzimat'la birlikte girmiştir. İlk tiyatro örneğini 1859 yılında "Şâir Evlenmesi" ismiyle Avrupa zevkinin tesiri altında vermiştir. Eser sosyal bir hiciv karakterindedir. Olay, yerli ve realisttir.

Kısaca Şinâsi, yaşadığı cemiyetin inanç, yaşayış, kültür ve geleneklerini kökünden olmasa bile değiştirerek batının yaşayış, kültür ve geleneklerine uydurmak için sanatı ideolojisi uğruna kullanmıştır. Bu yönüyle Şinâsi şüpheci, kararsız ve batı hayranlığı kompleksine kapılmıştır. Dine saygılı görünmekle birlikte, müdafaa ettiği fikir ve yeniliklerin aşırılığı, hatta dînî yaşayış ve hükümlere ters düşmesi yüzünden tepkiyle karşılanmıştır. Siyasî ve ideolojik faaliyetleriyle Osmanlı Devletinin yıkılışında ağır mesuliyet sâhibi olanlardandır.[1]

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Şinâsi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Edebiyat-
Buraya geçin: