Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Leylâ ile Mecnûn (15. Bölüm)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
soner




Mesaj Sayısı : 3323
Kayıt tarihi : 31/05/10

Leylâ ile Mecnûn (15. Bölüm) Empty
MesajKonu: Leylâ ile Mecnûn (15. Bölüm)   Leylâ ile Mecnûn (15. Bölüm) Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 9:26 am

Leylâ ile Mecnûn (15. Bölüm)
Nizâmî
Leylâ'nın Evlenmesinden Mecnûn Haberdâr Oluyor
Bağdatlı büyük şâir (ihtimal Mecnûn'un şiirlerini toplayan Ebûbekir Valibî), sözün sırrından şöyle haber verdi: O ipini koparıp atmış olan divâne, o yeni ay görmemiş Mecnûn'un hasret ve âhından başka bir dostu yoktu. Böyle yalnız ve kimsesiz dolaşıp durdu. Sevgilisi tarafından esen bir koku, ona bahardan daha güzel kokulu gelirdi. İnsanı zevk içinde sarhoş eden o koku, sanki uzuvlarına sinmiş; bütün vücudu amber rengini almıştı. O taze amber, sevdâ illetine bir müferrih (ilaç) hazırlıyordu.

Bir deve dikeninin yanına hakîr ve zelil uzanmıştı. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Gülü dikenden, dikeni gülden ayırt edecek halde değildi. Ansızın deveye binmiş siyâhî bir Arap, alaca yılan gibi oraya geldi. Mecnûn'u bu halde görünce devesinin dizginini çekti, durdu. Erkek bir ifrit gibi kükredi. Ne yaptığını bilmeyerek Mecnûn'a çıkışmaya başladı:

«Ey varlıktan bihaber, puta tapmakla meşgûl olan zavallı. Güzellerden yüz çevirirsen çok iyi olur; zîrâ onlarda vefâ yoktur. Bu yaptığın iş, doğru değildir. Zirâ uzaktan senin olan sevgili, hakikatte senden uzaktır. Niye böyle saçma şeylerle uğraşıyorsun? İnsanın böyle sevgilisi olacağına hiç olmasa daha iyidir.

Gönlünü verdiğin ve sana düşman olacağına ihtimal vermediğin o sevgili, sana vefâsızlık etmiş, seninle sevgi alâkasını kesmiştir. Senin harmanını rüzgâra verdikten sonra (seni mahvettikten sonra) ahdinde durmamış ve senin adını dahi anmamıştır. Onu bir genç ile evlendirdiler ve kocasına çok vehçile mûtî oldu. Her gün başbaşa, kucak kucağalar. Onlar, vuslât âleminde; sen, onun aşkının ıstırâbıyla perîşân. Bu ne iştir? O, senden böyle fersahlarla uzaklaştıktan sonra sen de ondan vazgeç, senelerce seni anmayanı sen de anma; ne olursun!

Muhakkak, her kadın, vefâsızdır. Ahde vefâ keyfiyetini yazdıkları zaman, kadınların ismine gelince; kalem, kırılmıştır. Kadın, senden başka sevecek bulamadığı sürece sever; bir başkasını buldu mu, seni göresi dahi gelmez.

Kadın, erkekten fazla sever. Fakat bu sevgisinde hodgâmdır. Kadın, yalancı ve hilekârdır. Kadının cefâsını çekenler, çoktur. Fakat ondan vefâ gören, yoktur. Kadın, bütün akılsızlığına rağmen kendinden vefâ uman erkekten daha akıllıdır. kadın, bir hile kumkumasıdır ve evlilik hayatı, zâhiren sükûn ve saadet manzarası gösterir. Fakat hakikatte gizli bir savaştır. Kadın, düşman olursa; cân için bir âfettir. Dost olursa cânı helâk eder. Yap dersin, dinlemez. Yapma dediğin şeye dört elle sarılır. Sen kederli isen, o sevinir. Sevinirsen, kederinden ölür. Bu, doğru kadınların hikâyesidir. Kötülerine gelince; onların hikâyesi daha uzundur.»

Mecnûn, bu siyahlar giyinmiş adamın hezeyanlarından o kadar müteessir oldu ki, ciğeri yandı, yerden yere yuvarlandı. Başını taşlara vurdu. Kanıyla dağı gül rengine boyadı. Nihayet canı, elbisesi parça parça bir halde bir taş üstüne düştü kaldı. Ona bu haberi veren ifrit, söylediğinden utandı. Biraz sonra Mecnûn, kendine gelince; özür dilemeye başladı:

«Ben, yalan söyledim, beni affet. Bir kere olan oldu. Seninle biraz lâtife edeyim dedim; fakat çok fena yapmışım. Şimdi istersen beni öldür; kanım, sana helal olsun. Leylâ, senin sevginle yaşıyor. Kocası, bir gece olsun onunla yatmamıştır. Başkasının nikâhındadır; fakat sana verdiği vaade bağlıdır. Dâimâ seni yâd eder. Onun için bir sen varsın. Bir seneden fazla evli olduğu halde yalnız seni sever ve kendini yalnız sana hasretmiştir. Senden uzak binlerce sene yaşasa, daima bekaretini muhafaza edecektir.»

Mecnûn, buna da inanamadı; fakat bir parça teselli buldu. Kanadı kırılmış bir kuş gibi idi. Yediği darbenin tesiri altında ezilmişti. Kanlı gözyaşları döküyor (parlak lâl deliyor), Leylâ'nın bu vefâsızlığı üzerine beyitler okuyordu. Hâli, pek perişandı. Kendi hâlinden sevgilisinin hiç haberi yoktu.[1]

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Leylâ ile Mecnûn (15. Bölüm)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Leylâ ile Mecnûn (10. Bölüm)
» Leylâ ile Mecnûn (10. Bölüm)
» Leylâ ile Mecnûn (12. Bölüm)
» Leylâ ile Mecnûn (13. Bölüm)
» Leylâ ile Mecnûn (2. Bölüm)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Edebiyat-
Buraya geçin: