Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Kutadgu Bilig

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
soner




Mesaj Sayısı : 3323
Kayıt tarihi : 31/05/10

Kutadgu Bilig Empty
MesajKonu: Kutadgu Bilig   Kutadgu Bilig Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 9:14 am

Kutadgu Bilig
Mutluluk Veren Bilgi
İslamiyet sonrası Türk edebiyatının ilk edebî eseridir. 1070 [Kimi kaynaklarda 1069] yılında Balasagunlu Yusuf tarafından Karahanlılar devrinde yazılmış ve Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han (Ebû Ali Hasan ibn Süleyman Arslan Hakan)'a sunulmuştur. Eseri beğenen hükümdâr, bunun üzerine Yusuf'a Has Hâciplik unvanı vermiştir.

Eserin adı, “Mutluluk Veren bilgi” anlamındadır. Mesnevî nazım şekliyle ve Şehnâme vezin kalıbıyla yazılmıştır. 6600 beyittir. Ayrıca 173 tane de dörtlük vardır. Beyit nazım birimiyle yazılmıştır; ancak dörtlük nazım birimi de kullanılmıştır. Aruz ölçüsüyle yazılmış ilk eserimiz kabul edilir. Didaktik (öğretici) bir nitelik taşır. Bir ahlâk ve öğüt kitabıdır. Hükümdâra siyâsî öğütlerde bulunur.

Eserde alegorik (sembolik) bir anlatım vardır. Hükümdar Kün Toğdı: Adaleti, Vezir Ay Toldı: İyi yönetimi, Vezirin Oğlu Ögdilmiş: Aklı, Vezirin Kardeşi Odgurmış: Öbür dünyayı temsil eder. Eser, Hakaniye (Çağatay) Türkçe'siyle kaleme alınmıştır. Dili, oldukça sadedir. [1]

Kaşgârlı Mahmut ve onun eseri Divân-ü Lügati't-Türk ile çağdaştır, hatta hemen hemen aynı yıllarda yazılmış olması o dönem Türkçe'nin gördüğü itibar açısından da dikkate değer.[2]

Kutadgu Bilig, her iki Dünya'da da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek maksadıyla yazılmıştır. Yusuf Has Hâcib'e göre, öteki Dünya'yı kazanmak için bu Dünya'dan el etek çekerek yalnızca ibadetle vakit geçirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir insanın ne kendisine ne de toplumuna bir yararı vardır; oysa başkalarına yararlı olmayanlar ölülere benzer; bir insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu Dünya'da hem de öteki Dünya'da mutlu kılacaktır.

Yusuf Has Hâcib, bu yapıtında bilimin değerini de tartışır. Ona göre, alimlerin ilmi, halkın yolunu aydınlatır; ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve insanlığa doğru yolu gösterir. Bu nedenle alimlere hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya çalışmak gerekir. Eğer dikkat edilirse, bir alimin ilminin diğerinin ilminden farklı olduğu görülür. Mesela hekimler hastaları tedavi ederler; astronomlar ise yılların, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. Bu ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. Alimler, koyun sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü doğru yola sürerler.

Yusuf Has Hâcib, astronomi bilimini öğrenmek isteyenlerin, önce geometri ve hesap kapısından geçmesi gerektiğini söyler. Aritmetik ve cebir, insanı kemâle ulaştırır; toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir sayının iki katını, yarısını ve kare kökünü alma işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar. Her şey hesaba dayanır.

Bir siyasetnâme veya bir nasihatnâme olarak nitelendirilebilecek Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib'in ve içinde yetiştiği çevrenin ilmî ve felsefî birikimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Platon'un devlet ve toplum anlayışı çok iyi bilinmekte ve uygulanmaya çalışılmaktadır. Bilimin ve bilginlerin değeri anlaşılmıştır; bilim, güvenilir bir rehber olarak düşünülmektedir.[1]

"Mutluluk veren kitap" anlamına gelen Kutadgu Bilig, 85 başlık altında 13 bin 290 dizeden oluşan ve aruz vezniyle yazılan bir uzun şiirdir. Bu eserin bugüne kadar üç el yazısı nüshası bulundu. Bunlardan ilki, eski Uygur alfabesiyle yazılmıştır ve Viyana Devlet Kütüphanesi'nde saklandığı için Viyana Nüshası olarak adlandırılır; Arap alfabesiyle yazılan ikinci nüsha, 1879'da Kahire'de bulunduğundan Kahire Nüshası olarak bilinir; yine Arap alfabesiyle yazılan üçüncü nüsha ise 1924'te Özbekistan'ın Manakan şehrinde bulunduğundan Manakan Nüshası olarak adlandırılır ve halen Özbekistan Bilimler Akademisi Doğu Bilimleri Enstitüsü'nde saklanmaktadır.

Bir şiir olmasına karşın Kutadgu Bilig, siyaset, ekonomi, kültür, askeriye, felsefe, din ve ahlak dahil olmak üzere sosyal bilimlerin her alanını kapsadığı için Uygurların tarihi hakkındaki araştırmalar için vazgeçilmez bir kaynak durumundadır ve Uygur edebiyatının gelişmesinde önemli etkisi vardır.

Kitapta şöyle bir hikaye anlatılır:

"Eskiden Kün Togdı (Gün Doğdu) adlı bir hükümdar, çok büyük bir ülkeyi hukukla yönetirmiş. Hükümdarın bilim ve bilgiye büyük değer verdiğini öğrenen Ay Toldı (Ay Doğdu) adlı bir bilgin, çok uzaklardan gelerek hükümdara başvurmuş. Bir süre sonra hükümdar, Ay Toldı'nın bilgeliğine ve ahlakına hayran kalarak onu vezir yapmış. Ay Toldı'nın yardımıyla hükümdar Kün Togdı, ülkesine refah, halkına da mutluluk kazandırmış. Ay Toldı'nın ölümü üzerine hükümdar, Ay Toldı'nın oğlu Ögdülmiş'i (Övülmüş) vezirliğe atamış. Başarılı çalışmaları ve üstün zekasıyla hükümdarın güvenini kazanan Ögdülmiş, ülkeyi daha iyi yönetmek için üstün yeteneğe sahip Odgurmış'ı (Uyanmış) hükümdara önermiş. Bir derviş olan Odgurmış, hükümdarın üç kez bizzat gelip davet etmesine rağmen, devlette görev almayı kabul etmemiş, ancak Ögdülmiş'in hükümdara, dolayısıyla da halka hizmet etmesine destek vermiş. Daha sonra Odgurmış ölmüş ve geriye yalnızca bir baston ve bir tahta kase bırakmış. Ögdülmiş ise, hayatı boyunca bütün zekasını ve gücünü ülkesi ve halkı için harcamış..."

Hikayenin basit olmasına karşın Kutadgu Bilig, her iki dünyada da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Yusuf Has Hâcib'e göre, ahireti kazanmak için bu dünyadan el etek çekerek sadece ibadetle zaman geçirmek yanlıştır. Zira böyle bir insanın ne kendisine ne de toplumuna bir yararı olur; oysa başka insanlara faydalı olmayan kişiler ölüleri andırır; bir insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu dünyada hem de öteki dünyada mutlu kılacaktır. [3]



Yusuf Has Hacib
Kesin bilinmemekle birlikte Yusuf Has Hacip, M.S 1018 yılında Karahanlı Hanlığı'nın Balasagun şehrinde dünyaya geldi ve 1077 yılında hanlığın başkenti Kaşgar'da öldü.[3] Balasagun'da yazmaya başladığı Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) isimli eserini 1069'da tamamlayarak Karahanlı hakanlarından Ebû Ali Hasan ibn Süleyman Arslan Hakan'a takdim etmiştir.[4]



Eserin Konusu
Kutadgu Bilig, her iki Dünya'da da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Yusuf Has Hâcib'e göre, ahireti kazanmak için bu Dünya'dan el etek çekerek sadece ibadetle zaman geçirmek yanlıştır. Zira böyle bir insanın ne kendisine ne de toplumuna bir yararı olur.; oysa başka insanlara faydalı olmayan kişiler ölüleri andırır; bir insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu Dünya'da hem de öteki Dünya'da mutlu kılacaktır.

Yusuf Has Hâcib, bu yapıtında bilimin değerini de tartışır. Ona göre, alimlerin ilmi, halkın yolunu aydınlatır; ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve insanlığa doğru yolu gösterir. Bu nedenle alimlere hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya çalışmak gerekir. Eğer dikkat edilirse, bir alimin ilminin diğerinin ilminden farklı olduğu görülür. Mesela hekimler hastaları tedavi ederler; astronomlar ise yılların, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. Bu ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. Alimler, koyun sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü doğru yola sürerler.

Yusuf Has Hâcib, astronomi bilimini öğrenmek isteyenlerin, önce geometri ve hesap kapısından geçmesi gerektiğini söyler. Aritmetik ve cebir, insanı kemâle ulaştırır; toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir sayının iki katını, yarısını ve kare kökünü alma işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar. Her şey hesaba dayanır.

Bir siyasetnâme veya bir nasihatnâme olarak nitelendirilebilecek Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib'in ve içinde yetiştiği çevrenin ilmî ve felsefî birikimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Platon'un devlet ve toplum anlayışı çok iyi bilinmekte ve uygulanmaya çalışılmaktadır. Bilimin ve bilginlerin değeri anlaşılmıştır; bilim, güvenilir bir rehber olarak düşünülmektedir

Kutadgu Bilig, Türk dillerinin en temel eserlerinden ve Türk dilleri araştırmalarının önemli kaynaklarındandır. İslâmî Türk edebiyatının adı bilinen ilk şair ve düşünürü Balasagun'lu Yusuf Has Hacib tarafından kaleme alınmıştır.[4]



Eserin Yazım Tarihi
Eserini Balasagun'da yazmaya başlayan Yusuf, 1068 yılında memleketinden ayrılarak Doğu Karahanlı Devleti'nin merkezi olan Kaşgar'a gitmiş ve eserini 18 ay sonra, 1069 (Hicrî 462) yılında burada tamamlamıştır. Kitabını bitirince bunu, Karahanlı hükümdarı Tabgaç Uluğ Buğra Kara Han (Ebu 'Ali Hasan bin Süleyman Arslan Kara Han)'a sunmuş, Han da eseri çok beğendiği için Yusuf'u, takdiren “Hâs Hâcib (Uluġ Hâcib)” tayin etmiştir.[4]



Kitabın İçeriği
Eser, insanlara dünyada tam anlamıyla kutlu olmak için gereken yolu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Yusuf Hâs Hacib, eserinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. İlâveler ile birlikte yaklaşık 88 başlık altında toplanan eserin esas kısmını oluşturan bölüm kısaltılmış mütekarip yani fa‘ūlun fa‘ūlun fa‘ūlun fa‘ūl ve vezniyle yazılmıştır (eserde yalnız bir dörtlük içinde tam mütekarip geçmektedir: bk. 3800-3801). 1.-6520. beyitler mesnevi tarzında kendi arasında kafiyelidir. Eserin sonuna eklenmiş olan parçalardan gençliğine acıyıp ihtiyarlığından bahseden 44 beyitlik bir kısım (beyit 6521-6564) tam mütekarip (fa‘ūlun fa‘ūlun fa‘ūlun fa‘ūlun) vezninde olup, kaside tarzında ve aa ba ca şeklinde devam etmektedir. Zamanenin bozukluğundan ve dostların cefasından bahseden 40 beyitlik bir parça (beyit 6565-6604) ise evvelki parçanın vezninde ve tarzındadır. Kitap sahibi Ulu Hâs Hâcib Yusuf'un kendi kendisine nasihat vermesinden bahseden 41 beyitlik parça da (6605-6645. beyitler) eserin aslı gibi, kısaltılmış mütekarip vezninde ve kaside tarzındadır.

O dönem için Türk edebiyatında yeni olduğu tahmin ve tasavvur edilen aruz ölçüsünün ilâve parçalardaki kafiye dışında, şair tarafından pürüzsüz bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. Eser, yarı hikâye ve yarı temsil tarzında yazılmış olup, arada hareketi hazırlayıcı ve izah edici monologlara ve canlı tasvirlerin bulunduğu sahnelere yer verilmiştir.

Kaşgârlı Mahmut ve onun eseri Divân-ü Lügati't-Türk ile çağdaştır, hatta hemen hemen aynı yıllarda yazılmış olması o dönem Türkçe'nin gördüğü itibar açısından da dikkate değer.[4]

Kitabın Bölümleri
I. TANRI AZZE VE CELLENİN MEDHİNİ SÖYLER II. PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂMIN MEDHİNİ SÖYLER
II. DÖRT SAHABENİN MEDHİNİ SÖYLER
III. PARLAK BAHAR MEVSİMİNİN VE BÜYÜK BUĞRA HAN'IN MEDHİNİ SÖYLER
IV. YEDİ YILDIZ VE ON İKİ BURCU SÖYLER
V. İNSAN-OĞLUNUN DEĞERİNİN BİLGİ VE AKILDAN GELDİĞİNİ SÖYLER
VI. DİLİN MEZİYETİNİ VE KUSURUNU. FAYDASINI VE ZARARINI SÖYLER
VII. KİTAP SAHİBİ KENDİ ÖZRÜNÜ SÖYLER
VIII. İYİLİK ETMENİN MEDHİNİ VE FAYDALARINI SÖYLER
IX. BİLGİ İLE AKLIN MEZİYET VE FAYDALARINI SÖYLER
X. KİTABIN ADINI, MÂNASINI VE KENDİSİNİN İHTİYARLIĞINI SÖYLER
XI. SÖZ BAŞI. HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI HAK­KINDA
XII. AY-TOLDI'NIN HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI HİZ­METİNE GELDİĞİNİ SÖYLER
XIII. AY-TOLDI'NIN HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI'NIN HUZURUNA ÇIKTIĞINI SÖYLER
XIV. AY-TOLDI HÜKÜMDARA KENDİSİNİN SAA­DET OLDUĞUNU SÖYLER
XV. AY-TOLDI HÜKÜMDARA DEVLET SIFATINI SÖYLER
XVI. HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI AY-TOLDI'YA ADALET VASFINI SÖYLER
XVII. HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI AY-TOLDI'YA ADALET VASFININ NASIL OLDUĞUNU SÖYLER
XVIII. AY-TOLDI HÜKÜMDARA DİLİN FAZİLETİNİ VE SÖZÜN FAYDALARINI SÖYLER
XIX. SAADETİN DEVAMSIZLIĞINI VE İKBÂLİN DÖNEKLİĞİNİ SÖYLER
XX. AY-TOLDI'NIN OĞLU ÖĞDÜLMÎŞ'E NASİHAT VERDİĞİNİ SÖYLER
XXI. AY-TOLDI'NIN OĞLU ÖĞDÜLMİŞ'E ÖĞÜT VERDİĞİNİ SÖYLER
XXII. AY-TO.LDI'NIN HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI'YA VASİYETNAME YAZDIĞINI SÖYLER
XXIII. HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI'NIN ÖĞDÜLMİŞ'İ ÇAĞIRDIĞINI SÖYLER
XXIV. ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI'NIN HUZURUNA ÇIKTIĞINI SÖYLER
XXV. ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI'NIN HİZMETİNE GİRDİĞİNİ SÖYLER
XXVI. ÖĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA AKLIN TARİFİNİ SÖYLER
XXVII. ÖĞDÜLMİŞ BEYLİĞE LÂYIK BİR BEYİN NASIL OLMASI LÂZIM GELDİĞİNİ SÖYLER
XXVIII. ÖĞDÜLMİŞ BEYLERE VEZİR OLACAK KİM­SENİN NASIL OLMASI LÂZIM GELDİĞİNİ SÖYLER
XXIX. HÜKUMDARA KUMANDANIN NASIL OLMASI LÂZIM GELDİĞİNİ SÖYLER
XXX. OĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA ULU HÂCİBİN NA­SIL BİR İNSAN OLMASI LÂZIM GELDİĞİN SÖYLER
XXXI. OĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA KAPICI-BAŞ1NIN NASIL OLMASI LÂZIM GELDİĞİNİ SÖYLER
XXXII. OĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA ELÇİ OLARAK GÖNDERMEK İÇİN NASIL BİR İNSAN L­ZIM OLDUĞUNU SÖYLER
XXXIII. OĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA KÂTİBİN NASIL OLMASI LÂZIM GELDİĞİNİ SÖYLER
XXXIV. OĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA HAZİNEDARIN NASIL BİR İNSAN OLMASI LÂZIM GEL­DİĞİNİ SÖYLER
XXXV. OĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA AŞÇI-BAŞININ NASIL OLMASI LÂZIM GELDİĞİNİ SÖYLER
XXXVI. OĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA İŞÇİ-BAŞININ NASIL OLMASI LÂZIM GELDİĞİNİ SÖYLER
XXXVII. ÖĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA HİZMETKÂRLARIN BEYLER ÜZERİNDEKİ HAKLARININ NELER OLDUĞUNU SÖYLER
XXXVIII. HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI'NIN ODGURMIŞ'A MEKTUP YAZIP GÖNDERDİĞİNİ SÖYLER
XXXIX. ÖĞDÜLMİŞ İN ODGURMIŞ'I ZİYARET ETTİ­ĞİNİ SÖYLER
XL. ÖĞDÜLMIŞ ODGURMIŞ'A ZİYAFETE GİTMEK ÂDABINI SÖYLER
XLI. ÖĞDÜLMİŞ ODGURMIŞ'A ZİYAFETE DAVET USÛLÜNÜ SÖYLER
XLII. ODGURMIŞ ÖĞDÜLMİŞ'E DÜNYADAN YÜZ ÇEVİRİP, OLANA KANÂAT ETTİĞİNİ SÖYLER
XLIII. HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI'NIN ODGURMIŞ T ÜÇÜNCÜ DEFA DAVET ETTİĞİNİ SÖYLER
XLIV. ODGURMIŞ'İN ÖĞDÜLMİŞ'E GELDİĞİNİ SÖYLER
XLV. HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI 'NIN ODGURMIŞ İl GÖRÜŞTÜĞÜNÜ SÖYLER
XLVI. ODGURMIŞ'İN HÜKÜMDARA ÖĞÜT VER­DİĞİNİ SÖYLER
XLVII. ÖĞDÜLMİŞ HÜKÜMDARA MEMLEKETİ TANZlM ETME USÛLÜNÜ SÖYLER
XLVIII. ÖĞDÜLMİŞ 'İN GEÇEN HAYATINA ACIYARAK, TÖVBE ETTİĞİNİ SÖYLER
XLIX. ODGURMIŞ'İN ÖĞDÜLMlŞ 'E TAVSİYEDE BU­LUNDUĞUNU SÖYLER
L. DOĞRULUĞA KARŞI DOĞRULUK VE İNSAN­LIĞA KARŞI İNSANLIK GÖSTERİLMESİNİ SÖYLER
LI. ODGURMIŞ'IN HASTALANARAK, ÖĞDÜLMlŞ'İ ÇAĞIRDIĞINI SÖYLER
LII. ÖĞDÜLMÎŞ ODGURMIŞ'A RÜYA TÂBİRÎNİ SÖYLER
LIII. ODGURMIŞ ÖĞDÜLMlŞ 'E RÜYA GÖRDÜĞÜNÜ SÖYLER
LIV. ÖĞDÜLMİŞ 'İN ODGURMIŞ'IN RÜYASINI TÂBİR ETTİĞİNİ SÖYLER
LV. ODGURMIŞ BU RÜYAYA BAŞKA BİR TÂBİR SÖYLER
LVI. ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMlŞ'E NASÎHAT ET­TİĞİNİ SÖYLER
LVII. KUMARU ÖĞDÜLMİŞ'E ODGURMIŞ'IN ÖL­DÜĞÜNÜ SÖYLER
LVIII. kumaru 'nun oğdülmiş 'e baş sağlığı dilediğini söyler
LIX. oğdülmiş 'in odgurmlş ıçln matem tuttuğunu söyler
LX. HÜKÜMDARIN OĞDÜLMlŞ 'E BAŞ SAĞLIĞI DİLEDİĞİNİ SÖYLER
E. (İLÂVELER)
I. GENÇLİĞİNE ACIYARAK, İHTİYARLIĞINI SÖYLER
II. ZEMÂNENIN BOZUKLUĞUNU VE DOSTLARIN CEFÂSINI SÖYLER
III. KİTAP SAHİBİ YUSUF, BÜYÜK HAS HÂCİB, KENDI-KENDİNE NASİHAT EDER [5]

Kutadgu Bilig ve Aile
Geçmiş asırlarda kaleme alınan ve bize kadar gelebilen bazı eserlerde de çocuk terbiyesi ve iyi bir ailenin nasıl olması gerektiği hususlarıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır. Türklerin Müslüman olmasından sonra yazılan Kutadgu Bilig bunlardan biridir. Karahan (Hakaniye) Türkçe'sinin bu gün elimizde bulunan sayılı eserlerinden biri olması yanında, İslamiyet'i yeni kabul etmiş Türk toplumunun o günkü sosyal ve siyasî hayatıyla ilgili bilgiler vermesi bakımından da eser çok değerlidir.

Söz konusu eserde özellikle iki bölüm, aileyle alâkalıdır. Birinde çocuk terbiyesi, diğerinde evlilikle ilgili bilgiler bulunmaktadır. (1, s. 174-178.) Bunların dışında eserin çeşitli yerlerinde akraba ve kardeşler arası ilişkilerin nasıl olması gerektiği üzerinde durulur. Çocuk terbiyesi konusunda şunlar söylenmiştir;

"Senin ay gibi bir oğlun veya kızın doğarsa, onu kendi evinde terbiye et, bu işi başka ellere bırakma. Süt ninesi olarak iyi ve temiz bir kadın tut; oğlun kızın temiz büyür ve uzun Ömürlü olur. Oğul-kıza bilgi ve edep öğret; bu her iki dünyada onlar için faydalı olur. Oğula bütün faziletleri öğret; o bu faziletler ile ileride mal sahibi olur. Oğulu başıboş dolaşmağa bırakma; başıboş kalırsa, her tarafa gider ve yazık olur." (2, 4504-4506, 4508-4509)

Burada ısrarla çocuğun bizzat ailesi tarafından terbiye edilmesi istenmiştir. Bunun bazı hikmetleri vardır: en merhametli kadın bile, bu duygusu az olan bir annenin çocuğuna gösterdiği merhameti gösteremez. Bu, dışarıdan bakıldığında zor anlaşılan, fakat Yaratıcı tarafından anneye verildiği bilinen bir iç diyalog biçimidir. Yavruya da, anneye bağlılık duygusu verilmiştir. Bir anne, konuşma bilmeyen çocuğuyla bu şekilde konuşabilmektedir, Nasıl bir kadın, başkasının çocuğuna içten merhamet ve sevgi gösteremezse, çocuk da gerçek annesi olmayan bir kadına kalpten bağlanamaz. Çeşitli faktörlerin etkisi sonucu kadının daha fazla iş dünyasına girdiği günümüzde, küçük yavrucuklar, annesinin korumasına ve sevgisine en fazla ihtiyacı olduğu bir zamanda bundan mahrum kalıyorlar. Çocukların ev dışında anne zenginliğini oluşturan duygulara erişmelerine ve bunlardan gıda almalarına imkân yoktur. Yusuf Has Hacip, evlilikle ilgili de şunları söylemektedir:

"Eğer evlenmek istersen, çok dikkatli ol ve iyi bir kız ara. Alacak kimsenin soyu-sopu ve ailesi iyi olsun; kendisinin de hâyâ ve takva sahibi, temiz olmasına dikkat et. Alacaksan el değmemiş ve senden başka erkek yüzü görmemiş olan bir aile kızı almağa çalış. Böylesi seni sever ve senden başkasını tanımaz, yakışık almayan münasebetsiz hareketlerde de bulunmaz. Evleneceksen, kendinden aşağı derecede biri ile evlen-, kendinden yüksek ailelere yaklaşma, sonra onun esiri olursun. Tecrübe etmiş olan insan ne der, dinle; tecrübeli insanın işi daima mükemmeldir. Evleneceksen, kendinden aşağı derecede biri ile evlen; ömrünü huzur içinde geçirirsin. Onda güzelliği arama; güzel huy ara; huyu iyi olursa, seni memnun eder. Ey takva sahibi insan, evlenme; evlenirsen, kendi dengin ile evlen."

"Evlenmek isteyen kimseler şu dört nevi kadın ile evlenirler, ey erkeklerin ileri geleni: Biri zengin kadın ile evlenmek ister; biri güzel olmasını ister ve ona göz diker. Bir başkası soyu-sopunun asil olmasını ister ve asâlet payesi ile iftihar eder. Başka biri de çok takva sahibi olmasını arzular; onu bulunca, kendisini ona derhâl kaptırır. Bunlardan hangisinin daha iyi olduğunu sana söyleyeyim; evlenmek istersen, bana kulak ver. Ey seçkin ve bilgili insan, sen zengin bir kadınla evlenmek isteyerek kendini onun esiri durumuna sokma. O, malına güvenerek dilini uzatır; birçok şeyler ister ve onun bütün bu arzularını yerine getirmek icap eder. Ey güzellik arayan insanların iyisi, kadında güzellik arama, âleme maskara olursun. Kadının güzelini herkes arzular, fakat onu ancak Allah'ın fazlı koruyabilir. Ey asalet ve büyüklük arayan İnsan, bu asil aile içinde küçük mevkie düşme. Soyu-sopu büyük olan kimseler yüksekten konuşurlar; sen kadın esiri olma. Ey alacağı kadının takva sahibi olmasını isteyen bey-zâde, böylesine rastlarsan her dört şeyi de bir arada elde etmiş otursun.

Eğer İyi ve takva sahibi bir kadın bulursan, bu fırsatı kaçırma, derhâl evlen ey iyi insan. Arzun zenginlik ise, o tasarruf ederek seni zenginleştirir ve yüzünü güldürür. Ahlâkı dürüst olan kimse güzel görünür, kadının güzelliği onun tavır ve hareketindedir, bunu bilen bilir. Ey bakîm insan, takva sahibi olan kadın iste; takva sahibi biri bulunursa, her dört şey onda birleşmiş olur." (2, 4475-4484, 4486-4500, 4502. beyitler.)

Evlenmeyle ilgili olarak verdiğimiz bölümün ikinci paragrafında, İslam kültürünün ikinci derecede kaynağı olan "Hadis"lerden etkilenme söz konusudur. (s. 51-52)

Yusuf Has Hacib, eserinin bir başka yerinde kıyametin alâmetlerini sayarken çocuk terbiyesine de temas etmiştir:

"Küçüklerde terbiye, büyüklerde bilgi yok; kaba insanlar çoğaldı, nazik insanlar ortadan kalktı." (2, 6469. beyit.)

Birkaç yerde de aile bağlarının kuvvetlendirilmesiyle ilgili olarak:

"Kardeş ve akrabaya yakınlık göster, güler yüzle büyüğün ve küçüğün gönlünü al. Akraba ve kardeşler ile barışmak, eş ve dostlar ile kaynaşmak lâzımdır. Akrabaların birbirine candan yakınlık ve samimiyet göstermeleri ne güzel şeydir." (2, 1327, 3209, 3297.beyitler)

Eserden alınan örneklerden, insanları huzura kavuşturma çabasının varlığı güçlü olarak hissedilmektedir. Zâten eserin adı, "Mutluluk Veren Bilgi" mânasına gelmektedir.[6]



Kutadgu Bilig'ten Seçmeler
Akıl bir meşaledir. Kör için göz, ölü vücut için can, dilsiz için sözdür.
Akıl, senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir.
Akıl süsü, dil; dil süsü, sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dil dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.
Allâh'a sığın, onun emrine itaatsizlik etme!
Allah'tan ne gelirse ona râzı ol!
Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık.
Bak, doğan ölür; ondan, eser olarak, söz kalır; sözünü iyi söyle! ölümsüz olursun.
Başkasının zararını isteme, kendin de zarar verme; hep iyilik yap, kendi hev ve heveslerine hakim ol.
Bir insan bütün dünyaya tamamen sahip olsa bile, sonunda dünya kalır; onun kısmetine ancak iki top bez düşer.
Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar..
Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise birdir. İnsan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer.
Bütün halka içten gelen merhamet göster.
Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Bilgi ile göğe dahi yol bulunur.
Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam, tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibari günden güne azalır.
Çok dinle fakat az konuş. Sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.
Çok mal aç gözlüyü doyurmaz. Ecel gelince pişman olur, fakat artık işini yoluna koyamaz.
Dâima iyilik yap ki, kendin de iyilik bul
Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; az ye, fakat helal ye.
Doğan ölür, ondan eser olarak söz kalır. Sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun.
Dünya ve âhireti her ikisini birden elde etmek istersen, şu birkaç işi bırakma; muktedirsen bunları mutlaka yerine getir!
Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan birini bulamazsın.
Elini uzatarak gökteki yıldızları tutsan ve başın göğe değse bile, sonunda sen yine yerdesin.
Ey asil insan! insanlığı elinden bırakma; insanlığa karşı daima insanlıkla muamele et.
Ey nimet sahibi olan kimse, şükret. Şükredene Tanrı nimetini artırır.
Fenalık cahillikten doğar, hastalıklar kötülükler hep aynı noksanlıktan ileri gelir. Fakat tedavi ile hastalara şifa verilebilir; terbiye ile kötüler iyi edilebilir; okumak yoluyla da bilgisizlere bilgi verilmiş olur.
Gönlünü ve dilini doğru tut!
Gurur faydasızdır, o insanları kendinden soğutur. Alçak gönüllülük ise insanı yükseltir.
Halka faydalı ol, onlara zarar verme!
Hangi iş olursa olsun, sen onu tatlı dille karşıla; her işte tatlı dil kullanırsan saadet sana bağlanır.
Hangi işe girersen, önce sonunu düşün; sonu düşünülmeyen işler, insana zarar getirir.
Her bakımdan tam zengin olmak istersen, kanaatkâr ol. Böylece kendi nasibini elde etmiş olursun.
Her mahlûk kendi nasibini alır. Yürüyenler yiyeceklerini ve uçanlar da yemlerini bulurlar.
Her sözü söz diye ağzından çıkarma. Lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle.
Hiç bir işte acele etme, sabırlı ol, kendini tut; sabırlı insanlar arzularına erişirler.
Huzur istersen zahmet ile birlikte gelir. Sevinç istersen kaygı ile birlikte bulunur.
İnen yükselir, yükselen iner, parlayan söner ve yükselen durur.
İnsan, binlerce yaşasa, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez.
İnsan süsü, yüz; yüzün süsü, göz; aklın süsü, dil; dilin süsü, sözdür.
İnsana insanlığı nispetinde mukabelede bulun. Böyle mukabelede bulunduğu için, insana insan adı verilmiştir.
İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır.
İnsan nadir değil, insanlık nadirdir. İnsan az değil, doğruluk azdır.
İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur. İnsanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.
İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir. Mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebalı altında kalır.
İnsanların seçkini insanlığa faydalı olan insandır. Halk nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır.
İşe acele ile girme, sabır ve teenni ile hareket et. Acele yapılmış olan işler yarın pişmanlık getirir.
İşi adaletle yap, buna gayret et; hiç bir zaman zulüm etme; Allah'a kulluk et ve O'nun kapısına yüz sür.
İyi hareket et, kötülerin zararlarını ortadan kaldır!”
Kara toprak altındaki altın, taştan farksızdır. Oradan çıkınca, beylerin başında tuğ tokası olur.
Kimin sana biraz emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.
Kötülük değersiz bir şey olduğu için, onu yapan da değersizdir.
Kötülük edersen, kötülüğün karşılığı pişmanlıktır. Elinden gelirse, kötülüğün inadına iyilik yap.
Menfaat sandalyeye benzer; başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan seni yükseltir.
Öfke ve gazapla işe yaklaşma; eğer yaklaşırsan, ömrü heder edersin.
Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esirdir.
Yalnız kendi menfaatini gözeten dosta gönül bağlama. Fayda görmezse, sana düşman olur, ondan vazgeç.[1]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kutadgu Bilig
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Edebiyat-
Buraya geçin: