Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Ephesos Antik Kenti (Efes Harabeleri)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Enes Okay




Mesaj Sayısı : 878
Kayıt tarihi : 12/05/10

Ephesos Antik Kenti (Efes Harabeleri) Empty
MesajKonu: Ephesos Antik Kenti (Efes Harabeleri)   Ephesos Antik Kenti (Efes Harabeleri) Icon_minitimeCuma Tem. 23, 2010 9:25 am

Ephesos Antik Kenti (Efes Harabeleri)
Hazırlayan: Akhenaton
Efes (Ephesos), kuruluşu Cilalı Taş Devri M.Ö. 6000 yıllarına dayanan, İzmir'in Selçuk ilçesinin 3 kilometre uzağında bulunan antik kenttir.[1] Antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Efes, M.Ö. 4000'e dek giden tarihi boyunca uygarlık bilim, kültür, ve sanat alanında her zaman önemli rol oynamıştır.[2]

Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları yaklaşık 8 kilometrelik geniş bir alana yayılır. Ayasuluk Tepesi, Artemision, Efes ve Selçuk olarak dört ana bölgedeki harabeler yılda ortalama 1, 5 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur.[1]

1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl'dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün, 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir. Antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Efes, M.Ö. 4000'e dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynamıştır. Doğu ile Batı (Asya ve Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu, Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Ancak, Efes antik çağdaki önemini yalnızca büyük bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent oluşuna borçlu değildir.[3]

Antik Çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma Devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriymiş. O devirlerden kalan birçok tarihi yapı ve eser, günümüzde gerek yerli gerek yabancı turistlerin yoğun ilgisini görüyor. Kadifekale (Pagos), Agora, Akropol, Odeon, Artemis Tapınağı, Yedi Uyuyanlar, Meryem Ana Evi, Celsus Kitaplığı, Stadyum, Domitian Tapınağı, Çifte Kiliseleri, gezilebilecek başlıca tarihi yerler.[2]

Antik Çağda önemli bir uygarlık merkezi olan Efes bugün de yılda ortalama 1, 5 milyon kişinin ziyaret ettiği önemli bir turizm merkezidir. Efes'teki ilk arkeolojik kazılar, British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başlamıştır.[3] 1895 yılında II. Abdülhamid'in izniyle Otto Benndorf tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır.[4] Wood'un ünlü Artemis Tapınağını bulmaya yönelik bu çalışmalarına 1904 yılından sonra D.G. Hogarth devam etmiştir. Bugün de çalışmalarını sürdüren Avusturyalıların Efes?teki kazıları ilk olarak 1895 yılında Otto Benndorf tarafından başlatılmıştır. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'nün 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında kesintiye uğrayan çalışmaları 1954 yılından sonra aralıksız devam etmiştir. Efes'te Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'nün çalışmalarının yanı sıra 1954 yılından itibaren Efes Müzesi de T.C. Kültür Bakanlığı adına kazı, restorasyon ve düzenleme çalışmalarını sürdürmektedir.[3]

Efes'te 1960'lı yıllarda Vetters tarafından ortaya çıkarılan Yamaçevler'in çevre yolları çalışmaları 2006 yılında sona erdirilmiş ve 21 Temmuz'da resmi açılışı gerçekleştirilmiştir. Açılışa Kültür ve Turizm bakanımız Sn. Atilla Koç'un yanı sıra Avusturya'yı temsilen Federal Dışişleri bakanlığı Kültürel Politikalar Bölümü Başkanı Büyükelçi Emil Brix katılmıştır [4]

Selçuk ilçesi sınırları içinde yer alan Efes'te, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Artemis Tapınağı'nın yanı sıra Celsus Kitaplığı (Kütüphanesi), Skolastikia Hamamı, gibi kalıntılar bulunmaktadır.[2]

Tarihçe
İncil'e baktığımızda, bugün hala Türkiye sınırları içerisinde bulunan, özelliklede turistlerin en çok ziyaret ettikleri, Antalya, Konya, Perge, Hierapolis (Pamukkale), Kolose, Laodikya, Bergama, Smyrna (İzmir), Sardes (Sart), Tiyatira (Akhisar), Filadelfiya (Alaşehir), Milet, Pisidya Antakyası, Listra, Derbe, Misya, Troas, Mira ve bugünde hala en ünlü turistik bir yer olan Efes (Selçuk) ayrıca daha birçok yer olduğunu görüyoruz.

Bu sıraladığımız yerlerin arasında, o dönemde Anadolu'da en önemli merkezlerden birisi Efes'ti. Burada yaşayan halk ticaretle, elişi sanatlarıyla uğraştıkları için kültürel ve maddi olarak oldukça zengin, diğer yerlere göre ileriydiler. Pavlus burada uzun süre kaldı ve İsa'nın Müjdesi üzerine dersler verdi. Tahminlere göre o dönemde 500.000'e yakın olan Efes kenti nüfusunun %20'si, Hıristiyanlığı benimsemişti. Ama bu kentte çok büyük bir Artemis (yada diğer adıyla Diana) tapınağı vardı; burası dönemin en büyük putperest tapınağıydı. (Bugün bu tapınak dünyanın yedi harikası arasında sayılmaktadır.) Efes halkı Hıristiyanlığı benimsemeye başlayınca, orada bulunan, altın ve gümüşten Artemis (Diana) heykelleri yapan kuyumcular, heykelleri satamadıklarını, zarar ettiklerini ileri sürerek, Pavlos'a ve diğer Hıristiyanlara karşı baskı kurmaya başladılar. Böylece oradan ayrılmalarını sağlamak istiyorlardı; bunun için bir kargaşa bile yaptılar.

İncil'de adı geçen Efesliler, Galatyalılar ve Koloseliler'e yazılan mektuplar o dönemde Türkiye'de yaşayan bu halkların arasındaki kiliselere gönderildi. Dahası İncil'in en son bölümünü oluşturan, Vahiy ya da Esinleme dediğimiz kısımda, yedi kiliseye hitaben mektuplar vardır ki, bu kiliselerin tamamı Türkiye sınırları içerisinde yer almaktadır.[5]

Efes'in tarihi M.Ö. 6.000'e kadar uzanmaktadır. Bu sonuca son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen bulgularla varılmıştır. Ayasuluk Tepesi'nde yapılan kazılar da burada Erken Tunç Çağı'ndan Hellenistik Çağ'a kadar kesintisiz yerleşmenin var olduğunu göstermiştir. Bu da eski Efes'in Ayasuluk Tepesi'nde olduğunu, buranın Anadolu kavimleri ve Hititler tarafından iskân edildiğini ispatlamaktadır. Ayrıca Hitit yazılı metinlerinde "Apasas" olarak geçen kentin bu kent olduğu da kesinleşmiştir.

Strabon ve Pausanias gibi yazarlar, tarihçi Herodot, Efesli şair Kallinos gibi antik kaynaklar Efes'in Amazonlar tarafından kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Lelegler'den oluştuğuna işaret etmektedirler.[6]

Hititler Dönemi'nde kentin adı "Apasas"tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır.[3]

M.Ö. 1050'de Androklos, diğer eski Yunan kolonistleri gibi Anadolu'ya gelmiş, Efes ve civarını almıştır. Efes, M.Ö. 7. yüzyıl da Kimmerler'in istilasına uğrar ve Artemis Tapınağı yerle bir edilir. M.Ö. 560'ta kent Lidyalılarca Artemision çevresine taşınır. M.Ö. 386'da akdedilen Kral Barışı'nın sonunda Efes, Büyük İskender'in gelişine dek sürecek olan Pers egemenliği altına girer.

Bugün gezilen Efes, büyük ölçüde, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300'lerde kurulmuştur. Efes, Bizans Çağı'nda tekrar yer değiştirmiş ve ilk kurulduğu Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir.[6]

M.Ö. 356 yılında Yunanlılar, dünyanın yedi harikasından biri olan ve üretken tanrıça Artemis'e adanan devasa tapınak Artemesium'u inşa etti. M.Ö. 2. yüzyılda Efes, Eski Doğu Roma İmparatorluğu'nun en büyük dördüncü şehriydi. En önemli yapıları Artemesium, Celsus Kütüphanesi ve tıp okuluydu.[7]

1304 yılında Aydınoğulları Beyliği'nin eline geçmiş ve 1426 yılında Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. 1914'de Ayasuluk adı, Selçuk olarak değiştirilmiş ve Kurtuluş Savaşı sonrasında bir süre Akıncılar adıyla İzmir'in Kuşadası ilçesine bağlı bucak olan Selçuk; 1954 yılında Kuşadası'nın Aydın'a bağlanması üzerine Torbalı'nın bucağı olmuş, 1957'de İzmir'in bir ilçesi durumuna getirilmiştir.[6]

Turizm Açısından Önemi
İzmir Selçuk'taki Efes Antik Kenti, antik kentler arasında ziyaretçi sayısı bakımından uzun yıllardır birinciliği elden bırakmayan İtalya'daki Pompei kentinin tahtını sallıyor. İtalya'nın Campania bölgesinde, Napoli kenti yakınlarında bulunan, 1990'larda yılda üç milyon kişinin ziyaret ettiği, 2000'lerin başında ziyaretçi sayısı 2. 2 milyona gerileyen Pompei, 2007'nin ardından 2008'de de %10'un üzerinde ziyaretçi kaybederken; Efes, son on yılda ziyaretçi sayısını düzenli şekilde artırıyor.

Selçuk Müzesi Müdürü Cengiz Topal, yaptığı basın toplantısında, Efes'in son 10 yıl içinde ziyaretçi sayısını her yıl yüzde 5-10 oranında arttığını belirterek, antik kentin uluslararası anlamda her geçen gün daha tanınır hale geldiğini söyledi.

Efes'in Kuşadası ve İzmir limanlarına yakınlığının önemli bir avantaj olduğunu dile getiren Topal, çok önemli bir ticaret, kültür merkezi olan antik kentin yakınlarında bulunan Meryem Ana Evi ve St. Jean Kilisesi'nin de ziyaretçi sayısına katkıda bulunduğunu bildirdi.

Pompei'de olduğu gibi Efes'te de oldukça geniş alanda çok iyi durumda bulunan kalıntıların olduğunu ifade eden Topal, “Şu ana kadar Efes'in sadece yüzde 25'i kazılabildi. Geçen yıl 1 milyon 582 bin 211 ziyaretçiye ev sahipliği yapan Efes Antik Kenti'nin bütünü gün yüzüne çıktığında dünyanın en büyük açık hava müzesi olacak.” dedi.[8]




Efes Arkeoloji Müzesi
İlk olarak 1929 yılında Selçuk'ta bir depo oluşturulmuş, kazılarda bulunan ve çevreden toplanan eserler buraya getirilmiştir. 1964 yılında bugünkü müzenin güneyindeki bölümün inşası tamamlanmış ve eserler sergilenmeye başlanmıştır. Birkaç salondan oluşan müze, her yıl kazılar sırasında ortaya çıkarılan eserler için yeterli gelmediğinden 1976 yılında müzenin güney bölümü inşa edilmiş, sergi alanları genişletilmiştir. Selçuk-Efes Müzesi sahip olduğu ve sergilediği yalnızca yerel eserlerle Avrupa'nın en önemli ve en zengin müzesi durumundadır.

Bugün büyük bölümü Efes kazıları, St. John Kilisesi, Belevi Mezar Anıtı ve yakın çevredeki diğer ören yerlerinden getirilen, Efes ve Anadolu arkeolojisi için çok önemli eserleri ile zengin bir yerel müzedir. Miken, Arkaik, Hellenistik, Roma, Bizans ve Türk devirlerine ait eserler içinde çoğunluğu Hellenistik, Roma ve Bizans devri eserleri oluşturur.

Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonu
Müzenin birinci salonunda son 50 yıl içinde kazılıp ortaya çıkarılan Yamaç Evlerde bulunan ve çoğunluğu Roma Çağı'na ait eserler sergilenmektedir. Solda evlerin plan ve kazı fotoğrafları, birinci vitrinde tıp ve kozmetik ile ilgili eserler vardır. İkinci vitrinde ev kültü ve kullanım eşyaları yer alır. Bunlardan cam tepsi en ilginç olanıdır. Tam karşıda bir ev köşesinden getirilen freskli duvardaki niş içinde Avcı Artemis Heykeli ve sol yanında Sokrates Başı ve Freski yer alır. Salonun sağ kısmında İmparator Marcus Aurelius büstü ile Bereket Tanrısı Priapos ve Bes'in heykelcikleri yer alır. Müzenin en önemli eserlerinden üçü salonun ortasında sunulmaktadır. Bunlardan biri M.S. 2. yüzyıla tarihlendirilen Yunuslu Eros'tur. Diğeri Mısırlı Rahip heykelidir. Sonuncusu da ünlü Lysippos'un Eros heykeli başının Roma Devri'ndeki kopyasıdır.

Çeşme Buluntuları Salonu
Efes'te bulunan Pollio, Trajan, Laecanus çeşmelerinde yapılan kazılarda çıkarılan eserler bu salonda sergilenmektedir. Girişin hemen solunda tanrı Zeus'un büstü ve Aphrodit'in heykeli yer alır. Salonun ortasında ise “Dinlenen Savaşçı” heykeli vardır. Sol tarafta Pollio Çeşmesi'ni süsleyen “Odysseus-Polyphemos” heykel grubu bulunmaktadır. Bu grubun karşısındaki heykeller Trajan Çeşmesi'ne aittir. Bunlardan ilki bir ağaç kütüğüne yaslanmış durumdaki Dionysos'dur. Diğer heykeller, uzanmış Satyr, göbeği üzerinde istiridye kabuğu taşıyan Aphrodit ve Androklos ile köpeğidir. Salonun sağ tarafında ise bir dizi büst yer alır. Bunları da Laecanus Bassus Çeşmesi'nde bulunan heykeller takip eder.

Yeni Buluntular Salonu
Yeni bulunan eserlerin bir bölümü, bir-iki yıl süreyle burada teşhir edilmektedir. Girişin hemen sağındaki vitrinde genellikle Hıristiyanlık Dönemi'ne ait Bizans buluntuları vardır. Salonun sağ kısmında sikke ve ziynet eşyaları sergilenmektedir. Efes sikkelerinin Roma Devri'ne kadar ön yüzlerinde Efes'in sembolü arı, arka yüzünde ise Artemis'in kutsal geyiği resmedilmiştir. Roma Devri'nde ise ön yüzde imparator ve yakınlarının veya sembollerinin resimleri vardır. Sol duvarda asılı olan maskeler tiyatroda bulunmuştur. Tiyatroda kullanılan maskeler deri veya tahtadandır. Taştan olan bu maskeler dekoratif olarak kullanılmıştır. Aynı duvarda bir Efes kandilinin yapımı çizimlerle gösterilmiştir. Maskeli Eros, amphoralar, Eros figürü, Aphrodit heykeli, çeşitli büstler ve komedi yazarı Menander'in büstü salonun önemli eserlerindendir. Salonda tek değişmeyen eser Yamaç Evler'de bulunan fildişi frizdir. Frizde Trajan'ın doğulu barbarlar ile yaptığı savaş ve hazırlıkları üç bölüm halinde gösterilmiştir.

Bahçe
Müzeye, yöre mimarisine uygun güzel bir bahçe yapılmıştır. Bahçenin sağ tarafında lahitler, mezarlar, sunaklar ve yazıtlar bulunur. M.S.2.yüzyıla ait olan lahitin özellikle süslemeleri hayli ilginçtir. Lahitin etrafı Musa figürleriyle bezenmiştir. Kapağındaki yazıta göre Bizans devrinde tekrar kullanılmıştır. Bahçenin batı duvarında mezar ve adak taşları sergilenir. Ortadaki güneş saati yarım daire şeklinde bir zaman skalasından oluşur.

Mezar Buluntuları Salonu
Bahçeden de girişi olan bu salonda mezar buluntuları teşhir edilmektedir. Sağ duvardaki çizimlerde Anadolu'daki gömme adetleri gösterilmektedir. Soldaki ilk vitrinde St. John Kilisesi'nin önünde bulunan bir Miken mezarından çıkartılan küçük eşyalar, M.Ö. 14. - 13. yüzyıla tarihlendirilmiş olup, Efes tarihinin Androklos'tan önce başladığını ispatladığı için önemlidir. Diğer vitrinde Efes ve civarındaki mezarlardan çıkartılmış cam eşyalar teşhir edilmektedir. Birçok lahit ve ostateklerin yer aldığı salonun sonunda siteller yerleştirilmiştir.

Artemis Salonu
Burada Artemis heykelleri ve Artemis ile ilgili buluntular sergilenmektedir. Birbirinden güzel iki Artemis heykeli şöhretlerine uygun bir şekilde izleyicilere sunulmaktadır; bunlar prythaneionda tesadüfen bulunmuş ve M.S. 1. yüzyıla tarihlendirilmişlerdir. Soldaki heykele “Büyük Artemis”, karşısındakine de “Güzel Artemis” adları verilmiştir. Vitrinlerde Artemis Tapınağı'ndan çıkarılan buluntular sergilenmektedir. Artemis Tapınağı sunağını süsleyen dört atlı arabanın atlarından biri de bu salondadır.

İmparator Kültleri ve Portreleri Salonu
Bu salonda genellikle imparator ve aileleri büstleri görülmektedir. Dikkati çeken en önemli nokta bazı büstlerin alınlarına haç çizilmiş olmasıdır. Artemis salonu tarafındaki girişin hemen sağındaki heykel, konsül Stephanos'a aittir. Sol tarafta Hadrian Tapınağı resminin iki yanında aynı tapınağın orijinal frizleri görülmektedir. Ortada bulunan sunak Domitian Tapınağı'nın “U” şeklindeki sunağının bir parçasıdır. Üç tarafı frizlidir. Salonun çıkışında imparator Domitian'ın dev heykelinin bulunan parçaları görülür. Ayrıca Augustus ve karısı Livia'nın heykelleri ve Part anıtının bazı parçaları bu salonu süslemektedir.[9]

Mimari Eserler
Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları yaklaşık 8 kilometrelik geniş bir alana yayılır. Ayasuluk Tepesi, Artemision, Efes ve Selçuk olarak dört ana bölgedeki harabeler yılda ortalama 1, 5 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir. Tümüyle mermerden yapılmış ilk kent olan Efes'teki başlıca yapılar ve eserler aşağıda açıklanmıştır.[10]




Artemis Tapınağı
Efes'teki Artemis Tapınağı, dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinir. Artemision çok görkemli bir yapıydı. Tapınağın en büyük özelliği Helen dünyasının antik çağında mermerden yapılmış en büyük yapı olmasıdır. Anıtsal ölçüdeki ilk mimarlık eseri sayılmaktadır. Her ne kadar bugün o görkemli tapınağın yerinde bazı temel kalıntılardan başka bir şey kalmamışsa da kazı sırasında ele geçen parçalardan yararlanılarak eserin rekonstrüksiyonunu çizme olanağı doğmuştur. Helenler gelmeden önce Artemis Tapınağının yeri yörenin halkı tarafından tapınılan Kybele'ye ait kutsal bir alandı. Arkaik Artemision'un altında bulunmuş olan güzel fildişi ve altın sanat eserlerinin birçoğu İstanbul Arkeoloji Müzesinde korunmaktadır.

İon dünyası M. S. 6 yy'ın ikinci yarısında altın çağını yaşadığından tapınak Efesliler için artık küçük sayılıyordu. Girit'ten getirilen mimarlar tapınağı yeniden inşa etmişler. Arkaik Artemision yüzyıl boyunca görkemi ve güzelliğiyle antik çağda bütün dikkatleri çekiyordu. Ancak Herostratos adlı bir şöhret düşkünü, adını ölümsüzleştirmek için Büyük İskender'in doğduğu yılda M. Ö. 356 da tapınağı ateşe verdi. Ağaçtan yapılmış olan tavan ve iç alınlık tamamen yandı. Bunun üzerine Efesliler tapınağı yeniden inşa ettiler. Yeni Artemision”un üst yapısı Arkaik dönem yapısını bir benzeriydi. Paralar üzerindeki tasvirlerden anlaşıldığına göre yeni Artemision'un dar yüzlerinde birer alınlığı vardır. Ayrıca yapı Semerdam şeklinde örtülüydü.

Strabon'a göre tapınak yedi kez yıkılıp yeniden inşa ettirilmiştir. Şimdi tapınak kalıntısı Helenistik döneme aittir. Selçuk Kuşadası yolu üzerinde bulunan tapınak 127 sütunluydu. Sunak yerine 13 basamak ile çıkılmaktaydı.

Tapınaktaki heykeller yarışmalarda seçilerek konulmuştu. Ayasuluk tepesi erken Hıristiyan, Bizans ve Selçuk devirleri süresince çok iyi bir kale ile savunulmuştur. Halen ayakta bulunan sur erken Hıristiyanlık dönemde inşa edilmiştir. Daha sonra Selçuklular döneminde yeniden restore edilmiştir. Kale duvarındaki ana giriş kapısı Roma yapılarından sökülen taşlarla M. S. 6yy da yapılmıştır. İçinde yuvarlak kuleli bir camii, Bizanslılara ve Türklere ait birçok sarnıç bulunmaktadır.[11]

M.Ö. 4. yüzyılda yapılan ve Dünyanın 7 Harikası'ndan biri olarak kabul edilen ünlü Efes-Artemis Tapınağı'ndan günümüze sadece bir heykelciğin kalışı, üzücüdür. 55 x 110 m. lik bir alanda 18 m. yükseklikte yapılan bu tapınak, dünyada mermerden inşa edilen ilk anıtsal örnektir. Daha sonraki yüzyıllarda bu örnekler çoğalmıştır. Bergama'daki Zeus Sunağı, Didim'deki Apollon Tapınağı ve Klaros heykelleri, Afrodisyas'taki hayranlık uyandıran bir ustalıkla ortaya konan heykeller bunlar arasında sayılabilir.[12]




Celsus Kütüphanesi
Celsus Kitaplığı, Roma dönemi yapılarının en güzellerinden birisi olan yapı hem kütüphane, hem de mezar anıtı görevini üstlenmiştir. M.S.106 yılında Efes valisi olan Celsus ölünce, oğlu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak yaptırmıştır. Celsus'un lahdi kütüphanenin batı duvarı altındadır. Cephesi 1970-1980 yılları arasında restore edilmiştir. Kütüphanede kitap ruloları, duvarlardaki nişlerde saklanıyordu.[1]

Celsus Kütüphanesi, yer olarak, kendinden çok büyük olan Agora'nın güneyinde ve yanında çok küçük bir alan içinde bulunmaktadır. Agora ile bağlantısı ise, güzel Augustus kapısı ile kurar. Augustus kapısı ve Kütüphane 1903 yılında Avusturyalı arkeologlar tarafından kazılmış ve Kütüphanenin mermer ön cephesinden düşen parçalar ele geçmiş bulunmaktadır. Agora kazıları sırasında da Kütüphanenin diğer parçaları gün ışığına çıkarılmıştır. Bulunan bu parçalar, uzun bir süre bir araya toplanmamış ve üzerinde çalışılmamış olarak 1970 yılına dek öylece kalmıştır.

Kütüphane ve Agora çok uyumlu bir biçimde yapılmışlardır. Kütüphane, 16 metre yükseklikteki öncephesi ile, tiyatro ve mermer caddeden gelenlerin karşısına görkemli bir biçimde çıkar. Kütüphane, uzaktan da olsa, özellikle yukarı şehirden aşağıya inenlerin her adımında değişen güzel görünümü ile izlenmektedir. Bundan başka, Kütüphanenin kenarlarını çevreleyen yığma tepe, yüksek mermer cephe duvarını kapamamış, özellikle ona şiirsel bir uyum kazandırmıştır. Efes şehrinin yüce dağlarının arkada oluşturduğu görünüm içinde Celsus Kütüphanesi, Skolastika hamamı ve tiyatro ile birlikte güzel bir manzara oluşturmaktadır.

Kütüphanenin üç giriş kapısı ve önündeki dar alan, sürprizli bir biçimde okuma salonuna açılır. Salon duvarları içinde yer alan on niş, bu yargımızı doğrulamaktadır. Çünkü eskiden bu nişler içinde kitapların ve ruloların bulunduğu tahta raflar bulunmaktaydı. Okuma salonunu çevreleyen bir podyumdan söz etmek olasılıklıdır. Okurlar, kitapları kütüphane memurlarından almaya mecburdular. Bu podium üzerinde küçük sütunlar yer almaktaydı. Sütunların taban izlerini bugün dahi görmek olanaklıdır. Bu parmaklık, katın üzerinde bir galeri bulunmaktadır. Podium üst yarısından başlamak üzere ve merkezi akstan geçen bir apsis görülür. Adı geçen apsis içinde belki büyük bir heykel durmaktaydı. Fakat bugün elimizde kitaplarda olduğu gibi, heykelden de hiçbir kalıntı yoktur. Kenarlardaki dış duvarlar, kütüphanenin yanındaki komşu yapıya aittirler. Komşu binanın yapılışı, Kütüphaneden öncedir. Kütüphane, komşu yapı aracılığı ile sanki koruyucu bir alan içine alınmıştı. Bu açıklama çift duvar biçiminde de söylenebilir, ve bu biçimde kitapların rutubetten korunması da sağlanmış bulunmaktadır. Karşıt olarak şu savları da ileri sürebiliriz : Adı geçen açık ve dar aralıklar, Kütüphane ve komşu yapı çatılarından inen yağmur sularının dışarıya atılmasını sağlayan bir kanal görevi görüyordu.[13]

Üstü İncir Ağacı Altı Kütüphane
Yüzyıl önceki kazılarda ortaya çıkarılan Efes'teki ünlü Celsus Kütüphanesi'nin eksik parçaları, İzmir'deki bir incir ağacının altında bulundu.

Efes Antik Kenti'ndeki Celcus Kütüphanesi'ni 1970- 1978 yıllarında yürüttüğü çalışmalarla ayağa kaldıran Avusturyalı arkeolog Friedmund Hueber'in, eksik parçaları İzmir'deki bir incir ağacının altında bulmuş. Hueber, Türkiye'ye ilk kez 1965 yılında geldiğini, 1970'te de Efes'te çalışmaya başladığını anlattı. 1903 ve 1904 yıllarındaki kazılarda ortaya çıkan kütüphane binasının ayağa kalkmasının 'enteresan ve zorlu olaylarla dolu' olduğunu ifade eden Hueber, yaşadıkları ilginç olayı, söyle anlattı:

“Binanın parçaları 1903-1904 kazılarında çıkmıştı. Yedi parça Avusturya'ya gitmiş, parçaların bir kısmı Efes'teydi. 52 parça ise İzmir'deki Agora Açık Hava Müzesi'ne gönderilmişti. Bunları bir araya getirirken arkadaşlarımla 52 parçayı almak için İzmir'e geldik. Alanı gezdik Efes'ten hiçbir parçaya rastlamadık. Müzede öğlen tatiliydi. Arkadaşlarımla bir incir ağacının altında umutsuzca otururken, baktık ki eksik parçalar oturduğumuz tepenin altında gömülü. Bir arkadaşım ucu görünen bir tastaki motifin Efes mimarisiyle uyumlu olduğunu söyledi. Birkaç gün süren çalışmada, kaybolan parçaları o tepenin altında bulduk. Aslında iyi olmuştu, çünkü toprak, parçaları korumuştu. Efes, 1978 yılına kadar düzdü, Celcus'un ayağa kalkmasıyla Efes kentine üçüncü boyut kazandı.” [14][15]




Efes Tiyatrosu
Efes'in iyi korunmuş yapılarından en büyüğü ve en etkileyicisi tiyatrosudur. İlk kez Helenistik dönemde inşa edilen tiyatro, M.S. 1-2. yüzyıla aittir. Roma döneminde İmparator Claidus zamanında genişletilmiş ve İmparator Trajan'ın döneminde de tamamlanmıştır. Sahnenin ilk iki katı imparator Neron zamanında yapılmıştır. Üçüncü kat daha sonra eklenmiştir. Tiyatro 24.000 kişiliktir. İzleyicilerin oturduğu kısım (cavea) üç diazomalıydı ve Cavea'ya giriş yanlardaki geçitlerden sağlanıyordu. Tiyatro geç Roma Devrinde gladyatör dövüşlerine de sahne olmuştur. St. Paul Hıristiyanlığı yaymak için çıktığı yolculuğu sırasında Efes'e gelmiş ve bu tiyatroda Efeslilere hitap etmek istemiştir. Gümüşten Artemis heykelcikleri yapan Demetritus mesleğini kaybedeceğini düşünerek tiyatrodaki halkı kışkırtmış “Efes'in Artemis'i uludur” diye bağırmıştır. Galeyana gelen halk St. Paul'ün üzerine yürümüştür, araya giren yetkililerin yardımı ile St. Paul, Efes'i terk etmiştir. Tiyatronun altında bulunun çeşme Helenistik döneme ait tek yapıdır.[11]




Odeon
Zengin bir Efes'li olan Publis Vedius Antonius tarafından M.S. 150 yılında yaptırılan Odeion, tiyatro biçimli bir yapıdır. Salonu 1400 kişilikti. Yanında prytaneion ve önünde devlet agorası olduğunu göz önünde tutarsak tiyatro gösterilerinin yanı sıra belediye meclisi olarak ta kullanıldığını söyleyebiliriz. Orkestrasında yağmur sularını akıtacak oluklar bulunmamasından üstünün kapalı olduğu anlaşılmaktadır.[11]

Stadyum
Vedius Gymnasionun güneyinde bulunan stadyum, her çeşit törenlerin, atletik yarışmaların, araba koşularının ve gladyatör dövüşlerinin yapıldığı yerdir. 200 x 30 metre boyutlarındaki yapı at nalı şeklinde inşa edilmiştir. Bugünkü Panayır dağının etekleri üzerinde oturma yerleri vardır. Oturma yerleri erken Hıristiyanlık döneminde Ayasuluk surunun yapılmasında kullanıldıkları için stadyum çok tahrip görmüştür. Stadyumun yalnız batı yönü gün ışığına çıkarılmıştır.[11]




Aşk Evi
İlk inşa devresi İmparator Trajan dönemine rastlamaktadır. İki katlı bir yapıdır. Arkada tuvaletler ve Skolastika hamamı ile ortak bir yapı oluşturur. Bir yazıttan aşk evi olduğu anlaşılan bölüm ile büyük bir tuvalet bu yapı topluluğunun ilk inşa evresine dahil edilir (M. S. 1. yy). Üst kattaki odaların kızlara, alt kattaki odaların ise konuklara ait olduğu düşünülmektedir. Aşk Evinin baş salonunu mozaik döşeli yemek odası oluşturuyordu. Yerde dört mevsimi simgeleyen bir mozaik bulunuyordu. Bu Aşk Evi Pompeidekilerle karşılaştırıldığında büyüklüğüyle dikkati çekmektedir.[11]

Ticaret Agorası
Efes'in ticaret Agora'sı Helenistik dönemde kurulmuştu. Agora'nın dört kenarı stoalarla çevrilidir. Agora'nın İon düzenindeki batı kapısından ele geçen mimari parçalar Helenistik dönem stil özellikleri göstermektedir. Agoranın ortasında Horologion yani bir su ve güneş saati bulunmaktaydı. Çevrelerinde de yüzlerce heykel vardı. Bugün bu heykellerin yalnızca kaideleri ele geçmiştir.[11]




İsa Bey Camii
Selçuklu sanatının en önemli eserlerinden biri de İsa Bey'in mimar Ali İbn Ed Dımışki'ye Ayasuluk tepesinde inşa ettirdiği İsa Bey Camiidir. Oldukça iyi korunmuş olup üzerinde bulunan kitabede bitiriliş tarihi olarak 1375 yazmaktadır. 51m87m ölçülerindeki bu camide Efes ve Artemis Tapınağından getirtilen mimari parçalar, özellikle sütunlar kullanılmıştır. Katharina Otto-Dor tarafından saptandığı üzere bu yapı hem avlulu Türk camii tipinin hem de Anadolu sütunlu camilerini bilinen en eski örneğidir. Caminin süslemelerindeki detayları, özellikle bitkisel motifleri, güney kubbesinin fayans mozaikleri, ayrıca batıdaki ana kapısının anıtsal yüksekliği ile tipik Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.[11]

1374-75 yılında Aydınoğulları'ndan İsa Bey tarafından Ayasuluk Tepesi'ne Mimar Şamlı Dımışklıoğlu Ali'ye inşa ettirilmiştir. Artemis Tapınağı ile Saint Jean Kilisesi arasında yer almaktadır. Anadolu cami mimarisinin ilk örneklerini sergiliyen camide zengin süslemeler ve çiniler vardır. 19. yüzyılda kervansaray olarak da kullanılmıştır.[10]




Yedi Uyuyanlar
M. S. 5. ve 6. Yüzyıla rastlayan dönemde yapıldığı sanılan Yedi Uyuyanlar Ören yeri, dini bir merkez hüviyetindedir. Rivayete göre Hristiyanlığın resmi dini olarak kabulünden önce, İmparator Decius zamanında putperestlerden kaçarak buraya sığınan yedi genç uykuya dalıp iki yüzyıl sonra uyanmışlardır. Uyandıklarında İmparator Theodosius II zaamanında Hristiyanlık resmi din olmuştur. Bu mucize olay üzerine, öldükten sonra bu yedi gencin tekrar gömüldüğü ve adlarına büyük bir bina yaptırıldığı sanılmaktadır. Bugün kazılarda ortaya çıkarılan yapı oldukça büyük abidevi boyutlardadır ve çoğu kaya oyma mezar buluntularına, iki kilise ile katakomplara rastlamaktadır. Halen dört katı görülebilen kalıntıların yedi katlı olması muhtemeldir. Zeminde bulunan dehlizlerin dini amaçlı eğitim için kullanıldığı, buranın bir manastır hüviyeti taşıdığı izlenimini vermektedir.[11]

Arkaidana (Liman Caddesi)
Efes'teki harabeleri gezmek için hamamların karşısında bulunan ve limana kadar uzanan mermer döşeli görkemli bir caddeye çıkılır. Bu caddeye çıkarken izlenen yolun sonunda, çok az kalıntıları mevcut olan ve MS. 2 yüzyıldaa tarihlenen Tiyatro Gymnasium'u yer alır. Sağ tarafta ise Liman Gymnasium'u ve hamamı görülür. Limandan tiyatroya kadar uzanan cadde, gerçekte hellenistik dönemde yapılmış olmakla beraber, İmparator Arkadianus tarafından onartıldığından onun adını izafeten "Arkadiane" olarak bilinir. 11 metre genişliğinde 350 metre uzunluğunda olan görkemli caddenin iki yanında yer alan mermer sütunlar bugün de ayaktadır. Bu cadde, aşağıda limana, gerçekten sanat abidesi bir kapı ile açılır. Yan taraflarda ise dükkanlar sıralıdır. Dükkanların altında su yolu ortaya çıkarılmıştır. Şehrin sularının kesilmesi durumunda bu su yollarından geçen kaynak sularının devreye girdiği anlaşılmaktadır. Tümüyle mermer döşeli olan Arkadiane'nin zemin döşemesi altında limana kadar uzanan bir kanalizasyon vardır. Şehrin en önemli caddesi olan bu cadde daha çok törenlerin, şenliklerin ve önemli geçitlerin yapıldığı bir caddedir. Kralların karşılandığı bir çok önemli gösterinin ve dini törenin yapıldığı bu cadde aynı zamanda limana gelen ve giden tüm mal ve servetin aktığı yol olduğundan "Liman Caddesi" olarak anılır.Kral Yolu da denilen bu caddenin bu denli çeşitli isimlerle anılması önemli bir cadde olduğunu göstermektedir.[3]




Meryem Ana Evi
Meryem Ana Evi, İzmir Selçuk'taki Bülbüldağı'nda İsa'nın annesi Meryem'in son yıllarını St. Jean (Yuhanna) ile birlikte geçirdiğine inanılan kilise. Hristiyanlar için hac yeridir. Bugüne kadar papalar tarafından ziyaret edilmişliği vardır.[16] Meryem'in burada ölü mezarının da Bülbüldağı'nda olduğu düşünülmesine karşın Kitab-ı Mukaddes'de anlatıldığı gibi Meryem'in mezarı dönemin selefkosunda bugünün Silifke'sinde olduğu inanılmaktadır.[10]

Efes antik kentin üst kapısının yanından geçilerek çıkılan Meryem Ana ören yerinde, Küçük bir Bizans Kilisesi bulunmaktadır. Burada İsa Peygamber'in annesi Meryem'in yaşadığına ve öldüğüne inanılır. Hristiyanlar yanında Müslümanlarca da kutsal sayılır ve ziyaret edilir, hastalara şifa aranır, adaklar adanır. Kilise'nin Meryem Ana adını alması 431 yılında Efes'te toplanan Ekümenik Meclis'in Meryem'in İsa'yı Tanrı'nın oğlu olarak doğurduğuna karar vermesi ile de bağlı olabilir. Evin bulunuşu da ilginçtir.[16]

Çifte Kiliseleri (Konsül Kilisesi)
Bizans hamamlarının karşısında yer alan Çifte Kiliselerin Hıristiyanlık dünyası için son derece özel bir önemi vardır. 431-438 yıllarında konsül toplantısının yapıldığı kilise 26579. 5 m. boyutlarında bir yapıdır. M. S. 11. Yüzyılda Roma döneminde bir bazilikaya dönüşen yapı Meryem Ana'ya adanmış ilk kilisedir. Burada yapılan 3. Konsül toplantısında Katolizmin doğması kararları alınmıştır. Bazilikanın M. S. 4. yüzyılda kiliseye dönüştürülmesi esnasında batı tarafına nefli bir yapı eklendiği ve batı girişinden sonra büyük bir antrium yer aldığı gözlenmektedir. Kilise kısmına geçmek için tabanı mozaikli bir nartexten geçilir. Vaftiz yerinin ortasın da vaftiz havuzu ve duvarlarında haç figürleri bulunmaktadır.

M. S. 7. yüzyılda kilisenin apsisinden açılan bir kapı ile ikinci bir kilise inşa edilmiş ve böylece kiliselerin adı "Çifte Kiliseler" olarak anılmaya başlamıştır. Bu yeni açılan bölüm din adamlarının ikametlerine ayrılan kısımlar bulunur.[11]

Tarihi Su Yolları
Su mühendisliği tarihi açısından özel önem taşıyan bir yeri bulunan Efes antik kentine, su farklı kaynaklardan, birçok kalıntısı günümüzde de yerinde bulunan, başlıca dört ayrı suyoluyla iletilmiştir.

(1) Şirince-(Selenus)-suyolu, Efes'in doğusunda Şirince beldesinin yakınındaki çok ilginç bir pınar derleme yapısıyla suyun alındığı, pişmiş toprak borularla iletildiği, 8 kilometre uzunluğunda bir sistemdir. Artemision'daki, taş manşonlarla birbirlerine bağlanmış kurşun borulu su hattının da bu sistemin bir parçası olması muhtemeldir. Bu suyolunun M.Ö. 6. yüzyıldan kalmış, sonradan çeşitli onarımlar görmüş olduğu söylenebilir.

(2) Derbentdere-(Marnas)-suyolu, Efes'in güneydoğusundaki pınarların suyunun, farklı çaplardaki üç paralel pişmiş toprak boru hattıyla iletildiği, 6 kilometre uzunluğunda bir sistemdir. Bu sistemin ilk hattı muhtemelen M.Ö. 3. yüzyıldan kalmış olabileceği gibi, M.S. 1. yü2yılın ilk yıllarında 16 m yüksekliğindeki Sextilius-Pollio su kemeri üzerinden Marnas vadisi geçilmiş ve "aqua troessitica" adı da verilmiştir.

(3) Değirmendere-(Kenchrios)-suyolu, Efes'in güneybatısında Kuşadası yakınındaki, Osmanlı döneminden beri Kuşadası'na iletilen Değirmenboğazı pınarlarının suyunu, bazı kesimlerde kısmen kayaya oyulmuş, kargir bir mecrayla ileten, 43 kilometre uzunluğunda bir sistemdir. Bazıları tek açıklıklı, bazıları çok açıklıklı su kemerleriyle geçgideki vadiler aşılmıştır. Bu suyolunun M.S. 1. yüzyıldan kaldığı ve "aqua iulia" olarak anılan suyolu olduğu söylenebilir.

(4) Kayapınar-(Kaystros)-suyolu, Efes'in kuzeydoğusunda Belevi yöresindeki Kayapınar'ın sularını, bazı kesimlerde kısmen kayaya oyulmuş, bazı kesimlerde toprağa gömülü, kargir bir mecrayla ileten, 40 kilometre uzunluğunda bir sistemdir. Yandereleri tek açıklıklı küçük kemerlerle, Kırkinci vadisini alçak bir kemer dizisiyle aşan bu suyolu, Panayır- (Pion)-dağının kuzeydoğu eteklerinden geçerek stadyum yakınında kente ulaşmaktadır. M.S. 2. yüzyılda inşa edildiği sanılan Kayapınar suyolu, M.S. 6. yüzyıl ortalarında 650 metre uzunluğundaki Selçuk su kemeriyle Ayasuluk tepesine ve Sen Jan kilisesine de su iletmiştir. Bu kemere paralel su terazili sistemle ise M.S. 14. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş olan İsa Bey Cami ve hamamına su götürülmüştür.[17]




Mermer Cadde
Mermer cadde, Efes Artemis tapınağından başlayan önce Vedius Gymnasionu ve stadyumu geçerek tiyatronun batısı ile Agoranın doğusundan ilerleyen, kütüphanenin önünden doğuya kıvrılarak Devlet Agorasına çıkan, arkasından da Magnesia kapısından itibaren kuzeye yönelip tekrar Artemis tapınağına varan kutsal bir yoldu. Bu yol aynı zamanda kentin ana caddesiydi. Atlı arabalara ayrılmış bu caddede yayalar için yüksek bir platform yapılmıştır. Caddenin altında bir insanın girebileceği büyüklükte gelişmiş bir kanalizasyon sistemi bulunmaktadır.[11]

İlgili Makale, Tez ve Yayınlar
Türkçe Kaynaklar
1.Alev Uluçay, "Archeological digs in Pergamon and Ephesos during Ottoman Empire / Osmanlı devleti döneminde Bergama ve Efes'teki kazılar" (yüksek lisan tezi), Danışman: Doç. Dr. Mahir Aydın, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji & Sanat Tarihi, İstanbul 1997.
2.Ayşe Esin Kuleli, "Investigation of Roman mortars obtained from the houses numered 1, 2 and 4 of ephesus, terrace house 2 / Efes yamaçevler 2'de, 1, 2 ve 4 nolu evler örneğinde Roma dönemi harçları araştırması" (doktora tezi), Danışman: Prof. Dr. Eti Akyüz Levi & Prof. Dr. Emine Caner Saltık, Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2005.
3.Ceren Canuyar Ünal, "1st Period of Byzantine coinages with the examples of İzmir, Bergama, Efes, Ödemiş, Tire museums (late 5th c.A.D. - middle of the 8th c.A.D. / İzmir ili ve ilçeleri (Bergama, Efes, Ödemiş, Tire müzeleri) örnekleri ile I.Dönem Bizans sikkeleri (5.yüzyıl sonu - 8.yüzyıl ortası)" (yüksek lisans tezi), Danışman: Yrd. Doç. Dr. Lale Doğer, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, 2004.
4.Didem Tabanlı, "Investigating of the mosaics of Rome period on Ephesus sample / Roma Dönemi mozaiklerinin Efes örneğinde incelenmesi" (yüksek lisans tezi), Danışman: Yrd. Doç. Dr. Alp Çam, Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Seramik Anasanat Dalı, 2007.
5.Filiz Öztürk, "A group of terracotta figurines from the Efes Museum / Efes Müzesi'nden bir grup terrakotta figürin" (yüksek lisans tezi), Danışman: Prof. Dr. Abdullah Yaylalı, Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji Anabilim Dalı, 2007.
6.Fulya Ertuğ, "Kentsel Mobilya ve Efes Tarihi Kentinde Bir Örnek Uygulama" (yüksek lisan tezi), Danışman: Yrd. Doç. Dr. Nurcan Uydaş, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1990.
7.Nazan Yoğurtçu, "Antik çağdan günümüze kentsel dokunun oluşturulmasında insan faktörünün değerlendirilmesi, bu bakımdan Efes-İzmir kentlerinin karşılaştırılması ile konuya peyzaj planlama açısından yaklaşım" (doktora tezi), Danışman: Prof. Dr. Aysel Bayraktar, Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993.
8.Mimar Nuray Avcı, "Anıtsal Yapılara Uygulanabilecek Eklerin Çeşitlerinin Araştırılması ve Örneklerle Açıklanması" (yüksek lisans tezi), Tez Danışmanı: Prof. Altan Akı, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 3003, www.mmr.yildiz.edu.tr/Yeni4/PAGE/TEZ/tezler/YLnuray_avci/nuray_avci_yuklisans.pdf
9.Semra İnel, "Efes'in Türk Turizmindeki Yeri ve Önemi" (yüksek lisans tezi), Danışman: Doç. Dr. Mithat Zeki Dinçer, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1989.
10.Z. Neslihan Eraslan, "Efes ve Meryem Ana (film)" (sanatta yeterlilik), Danışman: Prof. Dr. Zafer Doğan, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sahne ve Görüntü Sanatları, 1996.
İngilizce Kaynaklar
1.Ahmet Çinici, "An architectural investigation of leisure spaces in the Roman domestic context: The case of Ephesus / Roma konut bağlamında serbest zaman mekanlarının mimari bir incelemesi: Efes örneği" (yüksek lisan tezi), Danışman: Yrd .Doç. Dr. Lale Özgenel, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006.
2.Ece Sayram Okay, "A case of romanization: The Terrace Houses of Ephesus / Romalılaşma üzerine bir çalışma: Efes'in Teras Evleri" (yüksek lisans tezi), Danışman: Yrd. Doç. Dr. Carolyn Aslan, Koç Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Bölümü, Sosyal Bilimler Anabilim Dalı, 2009.
3."The Library of Celsus", www.atlas-cro.com/TheLibraryOfCelsusEfes.pdf
4.Zeynep Aktüre, "Guidelines for future models of conservation and utilisation of the theatre of ephesos / Efes Antik Tiyatrosu'nun korunma ve kullanım modellerinin biçimlenmesinde yol gösterici ilkeler" (yüksek lisans tezi), Danışman: Prof. Dr. Emre Madran & Prof. Dr. Cevat Erder, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 1995.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ephesos Antik Kenti (Efes Harabeleri)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Dara Harabeleri (Nusaybin, Mardin)
» Kerkenes Harabeleri (Kerkenez Yeraltı Şehri, Pteria)
» Antik Acilar
» Antik Kent
» Antik Yunan Ezoterizmi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Gizemli Medeniyetler-
Buraya geçin: