Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Nikson Doktrini (Guam Doktrini, Nixon Doctrine)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
soner




Mesaj Sayısı : 3323
Kayıt tarihi : 31/05/10

Nikson Doktrini (Guam Doktrini, Nixon Doctrine) Empty
MesajKonu: Nikson Doktrini (Guam Doktrini, Nixon Doctrine)   Nikson Doktrini (Guam Doktrini, Nixon Doctrine) Icon_minitimeSalı Tem. 20, 2010 3:32 pm

Nikson Doktrini (Guam Doktrini, Nixon Doctrine)
Kategori: Tarih, Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler
Devletlerinin dünya düzeninin korunması için sorumlulukların paylaşımı, uluslararası sorunların silahla değil müzakereler yoluyla çözümü gibi belirli pratik ilkelere dayalı, ABD Başkanı Nikson tarafından ortaya atılan doktrin.[1] Nikson Doktrini, 1969-1974 yılları arasında görev yapan ABD devlet başkanı Richard Milhous Nikson'un Vietnam'a asker gönderilmesi konusunda izlediği siyasete verilen addır.[2] "İşbirliği yolu ile barış" (Peace through partnership) prensibine dayanan bu görüşlere göre, Amerika bundan böyle dünyanın neresinde olursa olsun, Vietnam örneği savaşlara girmeyip müttefiklerine Amerikan askerini kullanarak değil, ekonomik ve askeri yardım suretiyle destek olacaktı.[3] 1968'de ABD Başkanı seçilen Richard Nikson 1974 Temmuz'unda Watergate Skandalı sonucu istifa edinceye kadar, dünya politikası açısından önemli girişimlerde bulunmuştur. Kendisine bu yönden Dışişleri Bakanı Henry Kissinger de çok yardımcı olmuştur.[4]

Nixon'un ABD dış politikasında ve uluslararası ilişkilerde büyük etkileri olan en önemli girişimleri Vietnam Savaşı'nın durdurulması, Çin'i ziyaretle bu büyük ülkeyle temaslara geçilmesi, Sovyet Rusya ile stratejik silahlar ve nükleer savaş konusunda bazı anlaşmalar yapılması, 1973′te Ortadoğu'daki Ekim Savaşı sonunda bazı anlaşmalar yapılarak barış görüşmelerinin başlatılması gibi hususlardır ve bu girişimler dünya barışına yararlı olmuşlardır.[5]

Vietnam Savaşı'nın ABD'nin iç bünyesinde çalkantılara sebep olduğu bir dönemde işbaşına geçen Nikson, devlet başkanı olarak dışişlerine öncelik verdi ve Birleşik Devletler'in siyasetini yeniden yönlendirdi. Nikson, Temmuz 1969'da [2] Guam adasında yaptığı basın toplantısında [3] yönetime yol gösterecek geniş ilkenin ana hatlarını çizen "Nikson Doktrini"ni şu şekilde tanımladı:

"Bunun temel tezi, Birleşik Devletler'in, müttefikleri ve dostlarının savunma ve gelişmesine katılacağı, fakat bütün planların tasarlanmasını ve dünyadaki özgürlüklerin tüm savunmasını üstlenmeyeceğidir. Gerçekten gerekli ve bizim de çıkarımıza uygun görüldüğünde yardım edeceğiz." [2]

Bu doktrin, belki de bugünün şartları açısından en çok dikkate alınması gereken yaklaşımlar arasında yer alıyor. Vietnam Savaşı devam ediyordu. ABD savaşın devamını istiyordu. ABD müttefiklerinin savunmasına katkı sağlayacaktı. Ama ayrıca kendi askeri güvenliklerini -mali boyutu da dahil olmak üzere- kendi ellerine almasını talep ediyordu.

Ayrıca müttefik ülkeler, ABD ile ittifakları çerçevesinde barış için savaşa, mücadeleye katılmalıydılar. Bu çerçevede atılacak adımlar, ABD'nin Vietnam'dan aşamalı olarak asker çekmesini sağlayacaktı.

ABD bu doktrin ile o dönemde müttefiki olan İran ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini de düzenledi. Çünkü İran ve Suudi Arabistan ABD için Körfez'de düzen ve istikrar üreten ülkelerdi.[6]

Başkan Nikson, bu politikayı bazı belirli pratik ilkelere dayandırmaktaydı ve bunların tümüne uzmanlarca Nikson Doktrini denmiştir.

Amerika, dost ülkelerle bir nevi ortaklık kurmalı; barış yükümlülükleriyle yararları, bu ortaklıkta adilâne paylaşılmalıdır.
Amerika olsun, dostları olsun, anlaşmazlıkla sonuçlanabilecek sorunların derin nedenlerine çözüm yolu bulmak için her an müzakereye hazır olmalıdırlar.
Doktrinin özeti şudur: Amerika kuvvetli olmalıdır, fakat, uluslararası sorunların çözümüne elde silah ile değil müzakere ile gitmelidir.

Nikson'un başkanlıktan istifasından sonra da ABD'nin dış politikasında değişiklik olmayacağı özellikle belirtilmiştir.[4]

Nixon Doktrini, bir bakıma, 1957 Ocak tarihli Eisenhower Doktrinin tersi oluyordu. Çünkü Eisenhower Doktrini Amerikan askerinin kullanılması esasına dayanmaktaydı. Paris'te sürmekte olan barış görüşmeleri ancak 1973 yılı başında bir neticeye ulaşabildi. Bunda, 1972 yılında Amerika'nın Çin'le münasebetlerini düzeltmesi ve ayrıca Sovyet Rusya ile Amerika arasında 1972 Mayısında SALT-İ antlaşmasının imzası büyük rol oynamıştır. Çünkü, Kuzey Vietnam'ın iki destekçisi olan, hem Sovyetlerin ve hem de Çin Halk Cumhuriyeti'nin, Amerika'nın Vietnam'da sıkışık bir durumda bulunduğu bir sırada, bu ülke ile münasebetlerini yumuşatması, Kuzey Vietnam için müspet bir gelişme değildi.

Ho Chi Minh, bir yalnızlık ihtimalinden endişe etti. Kaldı ki, Amerikan bombardımanlarının Kuzey Vietnam'da yaptığı tahribat da öyle kolay onarılacak cinsten değildi. Ülke gerçekten harap bir duruma girmişti. Bu faktörler, Ho Chi Minh'i savaşı sona erdirmeye sevketti. Amerika'ya 55.000 Amerikan askerinin ölümüne malolan Vietnam barışı Paris'te 27 Ocak 1973'de imzalandı.[3]

Nixon doktrini, Soğuk Savaş'ın başlamasıyla dünya jandarması konumuyla hareket eden ABD'nin bu pozisyonunu tedricen değiştirerek, hegemonyasını yayması ve sürdürmesi için, kritik coğrafyalarda bölgesel işbirlikçilerin devreye sokulmasını ve rollerinin artırılmasını içeriyordu. Bu perspektifle ABD, Ortadoğu ve Körfez'in denetim altında tutulmasını iki ayakta düzenlemişti. Bu düzenleme içinde İran ve Suudi Arabistan'a önemli misyonlar yüklendi. İsrail ise bölgede bir karşı devrim merkezi gibi hareket ediyordu. Suudi Arabistan bir taraftan geniş petrol rezervleriyle kontrol altındaki enerji kaynağı olarak işlev görürken, diğer taraftan şeriatçı devlet yapısıyla ve petro-dolarların açtığı zeminlerle bir ideolojik saldırı odağı gibi konumlandırıldı. İran, ABD'nin bölgedeki jandarması ve vurucu gücü gibi hareket edecekti. Bölgenin birçok ülkesinde İran gizli servisi Savak ve Mossad'ın ortak operasyonları gerçekleştirildi. İsrail ve İran bölgede Arap olmayan iki devlet olarak, bir savunma kuşağının oluşturulması yönünde hareket etti.

Nixon yönetimi bu amaçla İran'ın bir savaş makinesi dönüşmesi için gayret gösterdi. İran'a yoğun silah yardımı yaptı. Hatta nükleer teknolojinin gelişmesi için özel ilişkilere girdi.[7]

Kampanya sırasında Nikson, Vietnam Savaşı'nı sona erdirmeyi vaat etmişti, bu nedenle bir taraftan güçlü bir askerî kampanyayı sürdürüp müzâkere ile varılacak bir barış antlaşmasını sağlamaya çalışırken, diğer taraftan Amerikan askerini yavaş fakat sürekli olarak geri çekmeye başladı. Amerikalılar'ın çoğu Başkan'ın bu tedrici çekilme siyasetini desteklemekle birlikte, giderek artan sayıda Amerikalı savaşa derhal son verilmesini istiyordu. Bu görüşte olanlar bunu çoğu kere çok geniş "barış" gösterilerinde açıklıyorlardı. Anlaşma nihayet 1973 Ocak ayında sağlandı ve iki ay sonra son Amerikan askeri de Vietnam'ı terk etti.

Bununla birlikte, Güney ve Kuzey Vietnam arasındaki çarpışmalar sürdü. ABD'nin bu savaşa katılması 57.000 askerinin hayatına 300.000'den fazla yaralıya ve $135.000.000.000'dan fazla bir harcamaya mal olmuştu.[2]

Nixon Doctrine (English)
In July 1969, President Richard Nixon dealt with Cold War triumph and adversity in quick succession. On July 24, he met the Apollo 11 astronauts on their return from the moon landing, a highly symbolic American victory in the space race. On the next day, at a press conference in Guam, he tried to adapt U.S. foreign policy to the pressures of the Vietnam War, which were stretching the military's ability to meet America's global commitments. He resisted calls to withdraw American ground forces from Vietnam immediately, and searched for a way to reinvigorate U.S. alliances around the world, hoping to maintain American credibility while sharing the burden of Western defense.[8]

When the President does it, that means that it is not illegal. So Richard Nixon infamously defended his approval of a plan to engage in warrantless wiretapping of Americans involved in the antiwar movement in the 1970s. For thirty years Nixon's defense has stood as the apogee of presidential arrogance. But of course Nixon was proved wrong. The wiretapping plan was shelved when FBI Director J. Edgar Hoover, of all people, objected to it. Nixon's approval of the program was listed in the articles of impeachment, and ultimately he was forced to resign. Nixon learned the hard way that presidents are not above the law.

In defending the NSA spying program, at least until the recent about-face, as well as in its views on enemy combatants and torture, the Bush administration has essentially revived the Nixon doctrine. This essay argues that the Bush administration's defense of the NSA spying program (and of unchecked presidential authority over enemy combatants and interrogation techniques) is fundamentally flawed, both as a matter of law and as a matter of national security policy. The argument that Congress authorized the program defies the most basic principles of statutory construction. The claim that the Commander in Chief has uncheckable authority with respect to "the means and methods of engaging the enemy" is contrary to the text of the Constitution, the structure of checks and balances, and a long line of Supreme Court precedent. And no Fourth Amendment precedent supports the notion that the president may wiretap Americans without probable cause or a warrant. [9]

Doctrine In Practice
Both Nixonians and Contrarians argue that the Guam Doctrine may have masked other needs, intentions, and motives. Nixon was president when a resolution of the Vietnam War was essentially mandatory due to growing public opinion in favor of withdrawal; A Gallup poll in May showed 56% of the public believed sending troops to Vietnam was a mistake. Of those over 50, 61% expressed that belief, compared to 49% of those between 21 and 29, even if tacit abandonment of the SEATO Treaty was ultimately required, resulting in a complete communist takeover of South Vietnam despite previous US guarantees.

US retreat from unconditional defense guarantees to lesser allies in general was driven as much by financial concerns as by policy re-examination of strategic and foreign policy objectives, reflected in Nixon's goals of detente and nuclear arms control with the Soviet Union, and establishment of formal diplomatic relations with Communist China. As a consequence of this shift, direct sales of weaponry to nations no longer under the nuclear umbrella of previous US security guarantees dramatically increased as US guarantees were withdrawn.[10]

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Nikson Doktrini (Guam Doktrini, Nixon Doctrine)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Brejnev Doktrini (Brezhnev Doctrine)
» Eisenhower Doktrini
» Yıldırım Savaşı Doktrini (The Lightning War, Blitzkrieg Doctrine)
» Drago Doktrini (Drago Doctrine)
» Monroe Doktrini (Monroe Doctrine)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Uluslararası ilişkiler-
Buraya geçin: