Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Kopenhag Zirvesi, Kopenhag Kriterleri ve Türkiye

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
soner




Mesaj Sayısı : 3323
Kayıt tarihi : 31/05/10

Kopenhag Zirvesi, Kopenhag Kriterleri ve Türkiye Empty
MesajKonu: Kopenhag Zirvesi, Kopenhag Kriterleri ve Türkiye   Kopenhag Zirvesi, Kopenhag Kriterleri ve Türkiye Icon_minitimeSalı Tem. 20, 2010 3:31 pm

Kopenhag Zirvesi, Kopenhag Kriterleri ve Türkiye
Kopenhag Zirvesi ve Türkiye
AB bütünleşme tarihinde en kapsamlı genişleme kararının alındığı AB Zirvesi Kopenhag'da 12-13 Aralık 2002 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Zirve'de, 13 aday ülkeden Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Estonya, Letonya, Litvanya, Malta ve 'Kıbrıs'ın 1 Mayıs 2004'ten itibaren AB'ye üye olmaları kararlaştırılırken, Bulgaristan ile Romanya'ya da 2007 yılında üyeliklerini hedefleyen bir yol haritası verilmiştir. Ülkemize ilişkin olarak, yapılan reformlar ve yeni hükümetin bu yöndeki kararlılığı övülmüş ve 2004 yılı Aralık ayında Hollanda Dönem Başkanlığı'nca düzenlenecek Zirve toplantısında, Avrupa Komisyonu'nun hazırlayacağı 2004 Yılı İlerleme Raporu ve tavsiyesi doğrultusunda, Kopenhag siyasi kriterlerinin karşılandığının belirlenmesi halinde gecikmeksizin katılım müzakerelerine başlanması kararlaştırılmıştır. Zirve'de genişleme sonrasında 25 üyeli olacak bir AB'nin Aralık 2004 ayında ülkemizle müzakerelerin başlatılması kararını daha zor alacağına ilişkin muhtemel kaygılar dikkate alınmış, bu çerçevede, Kopenhag Zirvesi Sonuçlarında atıf yapılan ve 1 Mayıs 2004' te üye olması öngörülen 10 ülkenin Katılım Antlaşmasına eklenecek 'Bir Avrupa' Ortak Bildirisiyle, yeni üye ülkelerin kendilerinden sonra AB'ne üye olacak adayların üyeliklerini engellememeleri ve genişleme sürecini geri döndürmemelerinin taahhüt altına alınması öngörülmüştür.

Öte yandan, Kopenhag Zirvesi'nde AB liderleri, birleşik bir 'Kıbrıs'ın üyeliğini tercih ettiklerini vurgulamışlar, 28 Şubat 2003 tarihine kadar BM Belgesi temelinde bir çözüm bulunması için Rum ve Türk taraflarını teşvik etmişler, bulunacak çözümün AB müktesebatına yansıtılacağını Başkanlık Sonuçları belgesine kaydettirmişlerdir. Türkiye'nin üyelik perspektifi açısından bakıldığında, Zirve Sonuçlarının Helsinki (Aralık 1999), Laeken (Aralık 2001) ve Brüksel (Ekim 2002) Zirveleri Sonuçlarını tamamlayıcı ve üyelik yolumuzun açık olduğu yönünde ortaya koyulmuş iradenin bir teyidi olduğunu söylemek mümkündür.

Kopenhag Zirvesi'nde açıklanın bu irade, ülkemizin Avrupa'ya aidiyetini ve AB'yle ilişkisinin nihayetinin tam üyelik olduğunu ortaya koymuş ve bu irade gerek 15 üye ülkenin, gerek 1 Mayıs 2004'te üye olacak aday ülkelerin karar alıcıları tarafından benimsenmiştir. Şartlı ve beklediğimizden daha geç de olsa müzakerelerin açılması için bir tarih belirlenmiş olması, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda atılmış önemli bir adımdır. Ülkemizle ilgili bu kararın alınmasında son bir buçuk yıl ve özellikle de 3 Ağustos ve 3-4 Aralık 2002 tarihlerinde gerçekleştirilen köklü reformların ve Hükümetimizin AB'ne üyelik konusunda sergilediği kararlı tutumun, yoğun diplomatik görüşmelerle desteklenmesi önemli rol oynamıştır.

Beklentilerimizi tam olarak karşılamayan bu kararın arka planına göz atıldığında bazı etmenleri teşhis etmek mümkündür. Her şeyden önce AB, 10 ülkeyle kapsamlı bir genişleme yaşamaktadır. Bu sürecin mali külfeti devam ederken, ülkemizle de müzakerelere başlanarak ilave mali taahhütlere girilmesinden kaçınılmaktadır. Muhtemel 7-8 yıllık bir müzakere süreci düşünüldüğünde, hazmı kolay olmayacak, siyasi, ekonomik ve demografik ağırlığı ve rolüyle AB içindeki bütün dengeleri ve karar alma mekanizmasını etkileyecek Türkiye'nin üyeliğinin olabildiğince geç ve olabilecek en az mali külfetle gerçekleşmesi istenmektedir.

Türkiye'ye daha erken bir müzakere tarihi verilmek suretiyle, AB'nin başat güçleri Almanya ve Fransa kendi kamuoylarını Türkiye'nin AB üyeliği konusunda yeterince hazırlamadan, yerel ve Haziran 2004 Avrupa Parlamentosu seçimlerini göz önünde bulundurarak siyasi risk almak istememişlerdir. Bunların yanı sıra, Türkiye tarafından Kopenhag Zirvesi öncesinde gerçekleştirilen reformlar ve Hükümetimizin bu yöndeki kararlı tutumu Zirve Sonuçlarında takdir edilmiş olmakla birlikte, bunların Ekim ayında AB Komisyonu'nun sunduğu 2002 yılı İlerleme Raporuna tam yansımamış olması karşısında AB liderleri, reformların uygulanmasını izleme gereğini ön plana çıkarmışlardır.

Türkiye'nin Kopenhag siyasi ölçütlerini yerine getirdiğinin AB tarafından da kabulünün sağlanması, Türkiye'nin üyeliğine hem AB hem Türkiye kamuoylarının hazırlanması yönünde gösterilecek karşılıklı çabalar, 2005 yılının ilk yarısında katılım müzakerelerinin başlatılmasının zeminini hazırlayacak ve bu aşamadan sonra üyeliğimiz belli bir takvim ve bütçe çerçevesinde gerçekleştirilebilecektir.

Ancak bu sürecin oldukça hassas olduğu, birçok iç ve dış faktörden etkilenebileceği ve önemli güçlüklerin aşılmasını gerektireceği açıktır. Bu çerçevede, Türkiye Kopenhag Zirvesi sonrasında AB üyeliğine giden uzun ve ince yolda ilerlemeye devam etme kararlılığındadır.[1]

Avrupa Birliği'nin muhtelif problemlerinin de görüşüldüğü zirvenin öncelikli konusu teşkilatın genişleme projesiydi. Genişleme projesine göre 10 yeni ülke teşkilat bünyesine kabul edilecek. Genişleme projesinde öncelikli ülkeler arasında olmasalar da birliğe katılma amacıyla aday olan ülkelerin durumları da bu zirvede ele alınacaktı. Bu şekilde aday olan ülkeler arasında durumu en çok tartışılan ve gündeme gelen ülke ise Türkiye'ydi. Türkiye'nin adaylığının kabul edilmesi ve müteakip genişleme projesinde teşkilata katılacak ülkeler arasında yer alması için müzakere (görüşme) tarihi belirlenmesi konusunda bu zirvede karar verilecekti. Türkiye'deki yeni yönetim bu zirvede Türkiye'ye kesin bir müzakere tarihinin verilmesi için yoğun çaba sarf etti. Bu konuda en çok çaba sarf eden de Türkiye'de iktidarı ele alan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Erdoğan, Kopenhag zirvesi öncesinde lobi faaliyetleri yapmak amacıyla birçok Avrupa ülkesine ziyaret gerçekleştirdi ve bütün ziyaretlerinde üst düzey devlet yetkilileriyle diplomatik nitelikli görüşmeler gerçekleştirdi. Türkiye'deki mevcut yönetim bütün bu çabalarında Türkiye'ye mutlaka 2003 sonuna kadar bir müzakere tarihi verilmesi için çaba sarf ediyordu. Türkiye'nin bu yöndeki çabaları zirve öncesinde medya organlarını ciddi şekilde meşgul etti. Bu yüzden bir bakıma zirveye Türkiye konusu damgasını vurdu. Türkiye'nin bu zirveye damgasını vurmasının bir diğer sebebi de şuydu: AB bünyesindeki mevcut ülkelerin tamamını halklarının çoğunluğunu Hıristiyanların oluşturduğu ülkeler oluşturmaktadır. Genişleme projesi çerçevesinde birliğe katılmak için müracaatta bulunan ülkeler içinde de Türkiye dışındakilerin tamamını halklarının çoğunluğunu Hıristiyan olan ülkeler oluşturuyor. Bu itibarla Türkiye, İslam coğrafyasından aday olan tek ülke durumunda. Bu yüzden Türkiye'nin konumu en çok tartışılan ve gündeme gelen konumdu. Bazıları Avrupa Birliği'ni Hıristiyan kulübü olarak nitelendirerek Türkiye'nin adaylığının kabul edilmesinin söz konusu olamayacağını iddia ettiler.

Türkiye'nin Avrupa Birliği adaylığı önünde duran değişik problemler bulunmaktadır. Bunların başında Türkiye'de henüz demokratik sistemin tam anlamıyla oturmamış olması gelmektedir. Avrupa Birliği'nden bazı yetkililer bu konudaki endişelerini değişik vesilelerle yaptıkları açıklamalarla dile getirdiler. Özellikle sivil yönetim üzerinde hala Milli Güvenlik Kurulu'nun ağırlığının ve etkisinin devam ettiği son dönemde basın yayın organlarına yansıyan haber ve yorumlardan da anlaşılmaktadır.

Türkiye'de sivil alanda bir yönetim değişikliği gerçekleşmiş olsa da henüz insan hakları konusunda istenilen seviyeye gelinmiş değil. Bugün hala dini eğitim veren İmam-Hatip liselerinde bile kız çocuklar, başlarını inançları gereği örtmeleri sebebiyle eğitim hürriyetlerinden mahrum bırakılmaktadırlar. Mevcut hükümet bu yasağa karşı olduğu halde, yukarıda sözünü ettiğimiz Milli Güvenlik Kurulu'nun sivil yönetim üzerindeki ağırlığını muhafaza etmesi sebebiyle okullardaki başörtüsü yasağını kaldırma konusunda henüz söze gelir bir ilerleme kaydedebilmiş değildir.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılmasının önünde duran engellerden biri de Kıbrıs meselesidir. AB bu meselede taraflı bir tutum izlemekte, ağırlıklı olarak Rum yönetiminin taleplerini öne alan bir politika sergilemektedir. AB'nin bu tutumu Türkiye'yi sıkıntıya sokmakta ve Kıbrıs meselesinin kesin çözüme kavuşturulmasını zorlaştırmaktadır.

Türkiye'nin özellikle bundan önceki hükümet döneminde önemli oranda ekonomik gerileme yaşaması da Avrupa Birliği'ne iştirakini zorlaştıran önemli bir gelişme oldu.

İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı, Türkiye'nin adaylık konusunda oldukça ısrarlı davranmasına ve yoğun lobi faaliyetleri yürütmesine rağmen Avrupa Birliği yine de üyelik müzakerelerinin başlatılacağı tarihi 2004 yılı sonuna bırakmaya karar verdi. Teşkilat içinde ağırlıklı yerleri olan Fransa ve Almanya bu tarihin 2005 Temmuz'u olmasını istiyordu. Türkiye ise müzakerelerin 2003 yılı sonuna kadar başlatılması için ısrar ediyordu. Kopenhag Zirvesi'nde ikisinin ortası bir tarih belirlendi ve 2004 yılı Aralık ayı olması kararlaştırıldı. Bu ise Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde 15 ülkeyle değil de 25 ülkeyle pazarlık yapmak zorunda kalması anlamına gelecek. Çünkü Kopenhag zirvesinde de üzerinde durulan genişleme projesine göre 2004 yılı içinde teşkilata 10 ülke daha alınacak ve üye ülke sayısı 25'e çıkacak. Türkiye işte bu riski bertaraf etmek amacıyla 13 Aralık 2003 gecesi AB liderleriyle biraz daha pazarlık yaparak tarihle ilgili maddenin metninde, Türkiye'nin Kopenhag kriterlerine göre gerekli değişimi gerçekleştirmesi durumunda görüşmelerin geciktirilmeden başlatılacağı vurgulandı. Gerek bu metne ve gerekse diğer bazı ittifaklara dayandırılan yorumlarda AB'ne 2004 içinde katılacak 10 ülkenin Türkiye'nin üyelik görüşmelerini engellemeyeceği ifade ediliyor.[2]

Kopenhag Kriterleri
22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi'nde , Avrupa Konseyi , Avrupa Birliği'nin genişlemesinin Merkezi Doğu Avrupa Ülkelerini kapsayacağını kabul etmiş ve aynı zamanda adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri de belirtmiştir. Bu kriterler siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olmak üzere üç grupta toplanmıştır.

A. Siyasi Kriterler
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı gösterilmesini ve korunmasını garanti eden kurumların varlığı.

AB'ye girmeye aday ülkeler;

İstikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması,
Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü,
İnsan haklarına saygı,
Azınlıkların korunması
gibi dört ana kriter açısından değerlendirmeye alınacaktır. Genel olarak; ülkenin çok partili bir demokratik sistemle yönetiliyor olması, hukukun üstünlüğüne saygı, idam cezasının olmaması, azınlıklara ilişkin herhangi bir ayrımcılığın bulunmaması, ırk ayrımcılığının olmaması, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yasaklanmış olması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesinin tüm maddeleri ile çekincesiz kabul edilmiş olması, Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Sözleşmesinin kabul edilmiş olması gibi özellikler dikkate alınmaktadır. Ancak, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta, aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olması gerekmektedir.

B. Ekonomik Kriterler
İşleyen bir pazar ekonomisinin varlığının yanı sıra Birlik içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısına karşı koyma kapasitesine sahip olunması.

Kopenhag Zirve sonuçlarına göre, ekonomi alanında işlevsel bir piyasa ekonomisinin varlığı kadar, AB içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısı ile baş edebilme kapasitesi de aranmaktadır.

I. Etkin bir piyasa ekonomisi için;

Arz - talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması,
Ticaret kadar fiyatların da liberal olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması,
Mülkiyet haklarını (fikri ve sınai mülkiyet) içeren düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi,
Fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı,
Ekonomik politikaların gerekleri hakkında geniş bir fikir birliğinin olması,
Mali sektörün, tasarrufları üretim yatırımlarına yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması gerekmektedir.
II. AB içinde rekabet edebilme kapasitesinin sağlanması için;

Öngörülebilir ve istikrarlı bir ortamda karar alabilen ekonomik kurumların makro ekonomik istikrarının olması ve bununla beraber işlevsel bir piyasa ekonomisinin varlığı,
Alt yapı, eğitim ve araştırmayı içeren yeterli miktarda fiziki ve beşeri sermayenin olması,
Firmaların teknolojiye uyum sağlama kapasitesinin bulunması gerekmektedir.
Bu çerçevede rekabet edebilme derecesinin göstergeleri olarak, birliğe girişten önce birlik ile o ülke arasında belirli bir ticaret ortaklığının olması ve ülke ekonomisinde küçük firmaların oranı sayılmaktadır.

C. Topluluk Müktesebatına Uyum Kriterleri
Siyasi, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına uyma dahil olmak üzere üyelik yükümlülüklerini üstlenme kabiliyetine sahip olunması.

I. AB'nin siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmek:

Birliğin ortak dış politika ve güvenlik politikasına etkin bir katılım için aday ülkelerin buna hazır olması gerekmektedir. Ekonomik ve Parasal Birlik konusunda ise, merkez bankasının bağımsızlığı, ekonomik politikaların koordinasyonu, İstikrar ve Büyüme Paktına katılım, merkez bankasının kamu sektörü açıklarını finanse etmesinin yasaklanması gibi konularda üye ülkelerin aldıkları kararlara katılmak gerekmektedir.

II. AB'nin aldığı kararlara ve uyguladığı yasalara uyum sağlamak:

Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı gibi ortaklık anlaşmaların da belirtilen şartlara uyum sağlaması,
Tek pazara geçişi gerektiren Topluluk müktesebatına uyum sağlanması,
Topluluğun tarım, iletişim ve bilgi teknolojileri, çevre, ulaşım, enerji, taşımacılık, tüketici hakları, adalet ve içişleri, işgücü ve sosyal haklar, eğitim ve gençlik, vergilendirme, istatistik, bölgesel politikalar, genel dış ve güvenlik politikası gibi alanlardaki her türlü düzenlemesine uyum sağlanması.potansiyel adaylar
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kopenhag Zirvesi, Kopenhag Kriterleri ve Türkiye
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bilişim Zirvesi, 4 Ekim'de başlayacak
» Türkiye'miz
» CIA, MIT'ten Türkiye UFO Raporlarını İstedi
» Türkiye'ye Youtube çağrısı
» Kisa Türkiye Tarihi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Uluslararası ilişkiler-
Buraya geçin: