Yaykur Tarih Dersi
1800’ler ile 1930’lar arasinda,
Bazi Anadolu ve Rumeli kentlerinde
Yasayan bu kavme dair
Pek az belge var elimizde. Bildigimiz:
Kamis kalemlerini sevgiye batirip,
Mührelenmis kâgitlara içirdiler;
Ney üflediler, tambur söylettiler,
Birçogu muhabbet mülkü sultanina esir idiler.
Uysal ve sessiz yasadilar, burasi kesin,
Her talepte ibrâzi mecbûri aylik seyahat varakalarini,
Memur efendilere göstererek,
Meselâ Pendik’e Samatya’ya,
Dagilirlardi aksamlari.
Frenklerden sevgi beklemeden,
Severek Fransizca çalistilar.
Son derece hayretlerini muciboldu
Batidan gelen her haksizlik;
"Niye hukuk-i milel bizim için mer’i degil?"
Onlarin redingotlari siyah- yesil
Önceden söyler gibiydi siyah topraklarinin,
Üstünde bitecek otlari.
Ne oldular onlar, neden gittiler?
Bizim duymadigimiz bir sayha mi isittiler?
Sairlere göre onlari Gülcemâl
Bir defaya mahsus olmak üzere
Gemiler geçmeyen
Bir ummâna birakmistir.
Bu kadar unutulacaklardi demek,
Niye yasadilar sanki?
Niye verdiler uygarliklarinin
O sirli dokusuna emek?
-Ve onlari izleyen kavim,
-Genellikle iyi asker veyâ muallim,
Millî bayramlarda heyecanli,
Yasadi ve çabuk çekildi simdi yok.
Sistir o günleri canlandiran...
Tophane’ye sis bastigi günler,
Seyrisefain idaresi önünde
Sisten bir Riza Bey çikar ve sorar
Ne zaman gemi kalkacagini,
Hiç gitmeyecegi Napoli’ye
Muallim Feyzi’den Farisî ögrenen
Mekteb-i Sultani talebeleri
Tirmanirken Kadiriler yokusunu
Sorar Riza Bey nerde Napoli?
-Italyan padisahinin sehri-
Devran çarkini tersine çevirmeli,
Önce ölmeli, sonra görmeli.
Çok geçmez dagilir sis ve duman,
Yalniz sistir o günleri canlandiran.
Hüsrev Hatemi