Savruk Yillarin Soldurdugu Bedenime Dokun
Nilgün Marmara’ya
Sevgi en solgun mevsiminden
geçiyor belki de
ve biterken bir kahramanlik çagi
bu kanli operayi seyrettigim
alevlerle gölgelenmis aynadan
kendime tutkun ayriliyorum.
Los isiklarin altinda
birbirlerine kirik dökük
ask öyküleri anlatan
orospu mesihlerden geçerken...
Bu artik son kez dokunusum
aksamin parmak uçlarina.
Ey uyumlu sizofrenler
hüzünlü benciller
bagislayin bana bu aksami...
Kimsesiz çocuklarin gözlerinde
seyrettigim bu aksami.
Birkaç randevu için beklettigim intiharim
ve umudun kan kiyisindan gelen kadin
için bagislayin.
O esirgeyen gülüsü ve köpüklü esarbiyla
gelirdi çünkü
umudun kan kiyisindan gelirdi.
Ve artik cüzzamli çocuklarin yüzlerini
oksayan elleri
savruk yillarin soldurdugu bedenime
dokunsa kaygilanmazdi...
Sevgi en solgun mevsiminden
geçiyor belki de
çünkü dönemem bir sokak köpegi gibi
zehirledigim yalnizligima...
Ve karsiliksiz acilarda bogulurken gülüsüm
beni sana gittikçe baglayan utancina sakla
hüznünü,
bana çirkinligimden ve tarihimden uzak
bir ölüm getir...
özentisiz ve kendine hayran olmayan
bir ölüm
gözlerin ve sesin kadar kesin olan
bir ölüm...
En solgun mevsiminden geçiyor sevgi
unut beni unut, belki de terk ettigin son
cehennemdir bu.
Ve aksam... yoksul anilari aydinlatirken
ansizin sesine vurulan kör bir kemanci
kadar
ince ve dokunakli olan bu aksam
baska kiyilarda güneslenen bir
alacakaranlik olsam da
savruk yillarin soldurdugu bedenime dokun
Sesini bagisla bana
dagilan hayatima bu aksami bagisla
Cezmi Ersöz