Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 2. Tablet (Türkçe)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
soner




Mesaj Sayısı : 3323
Kayıt tarihi : 31/05/10

2. Tablet (Türkçe) Empty
MesajKonu: 2. Tablet (Türkçe)   2. Tablet (Türkçe) Icon_minitimeÇarş. Ağus. 04, 2010 6:28 pm

2. Tablet (Türkçe)
Enkidu, hayat kadınının karşısına oturdu. O, onun sözcüklerini dinledi ve anlattıklarına kulak verdi. Kadının öğüdü, yüreğine işledi. Kadın, bir giysi çıkardı: Birini ona giydirdi, öbürünü kendisine alıkoydu. Kadın, onu bir ana gibi elinden tutup çobanların sofrasına, hayvanların ağılına götürdü. Onun, yurdu dağlar olan Enkidu'nun, önceleri ceylânlarla ot yiyen adamın, kalabalığın sütünü emenin, şimdi önüne yemek koydular. O, utanarak gözünü dikiyor, bakıyordu. Enkidu, ekmek yemesini bilmiyor, içki içmesini anlamıyor! Hayat kadını, ağzını açıp Enkidu'ya dedi:

"Enkidu, ekmek ye! Bu, yaşamın koşuludur! İçki iç! Bu, ülkenin göreneğidir!"

Enkidu, doyuncaya dek ekmek yedi. Yedi küp içki içti. İçi açıldı, neşe buldu. Yüreğine açıklık geldi, yüzü parladı. Kıllı, pis gövdesini sıvadı, kendi kendini yağladı [29], insana döndü. Sonra bir giysi giydi, artık adam oldu. Aslanların üstüne yürümek için silâhını aldı. Çobanlar geceleri uykuya daldı. Kurtları yakaladı, arslanları kovaladı. Eski bekçiler rahat ettiler. O, güçten üstün insan, o erkeklerin bir tanesi Enkidu, bunlara bekçi oldu. [14 satırlık boşluk. Enkidu, hayat kadınıyla birlikte] Enkidu, hayat kadını ile eğlenirken gözlerini kaldırdı ve bir adam gördü. Hayat kadınına seslendi:

"Yosma! Adam buraya gelsin! O ne diye geldi? Söyleyeceğini dinlemek isterim!" Hayat kadını adamı çağırıp ona yaklaştı, ona dedi: "Adam, nereye acele ediyorsun? Yorulman neye yarar?" Adam, ağzını açıp Enkidu'ya dedi: "Benimle birlikte kız evine [30] gel! Nişanlı seçmek için herkesin evi Uruk kralına daima açıktır. Nişanlı seçmek için herkesin evi, Uruk kralı olan Gılgamış'a daima açıktır. O, evlenecek olanlarla önce kendisi yatar, sonra da koca [31]. Tanrısal yasaya göre bu, tanrının bir buyruğudur. Bu buyruk kendisine göbeğinin bağı kesilir kesilmez verilmiştir." [32]. Adamın sözü üzerine benzi sarardı... [Dokuz satırlık boşluk.]

Enkidu önden gidiyor, hayat kadını onun arkasından. O, Uruk'a girince halk çevresine toplandı. Uruk'ta caddenin ortasında durunca, insanlar başına biriktiler ve ondan şöyle söz ettiler: "O, aşağı yukarı Gılgamış'a benzer. Bedence daha ufaktır; ama, kemikleri onunkinden daha güçlüdür. [Bir satır eksik.] Ülkede en güçlü odur. Güçlüdür. O, kalabalığın sütünü emmiştir." [Bir satır eksik.]

Zayıf yavrucuklar gibi ondan korkmalarına karşın, adamlar rahatladılar, "O yiğite karşı, gösterişi yaman bir yiğit alandadır. Gılgamış'a karşı tanrıya benzer, onun [33] bir eşi alandadır! İşhara'ya [34] özgü bir yatak hazırlanmıştır. Gılgamış'ın onun yanında kalması için. Bu gece onunla 'Allahın emri' olacaktır." [35] Gılgamış yaklaştığında, Enkidu caddenin ortasına dikildi. Gılgamış'a yolu kapamak isteyip, onu yatak odasına bırakmadı. [Yedi satır eksik.]

Gılgamış, kırda büyüyen, gür saçlı, ele avuca sığmaz Enkidu'ya baktı: Kendi kendisine yol açtı ve üstüne yürüdü. Kentin alanında birbirleriyle karşılaştılar. Enkidu, kapıyı ayağıyla kapayıp Gılgamış'ı içeri bırakmadı. Bunun üzerine boğalar gibi böğürerek kapıştılar: Kapının direklerini paramparça ettiler. Duvar, yerinden sarsıldı! Gılgamış ve Enkidu, evet, boğalar gibi böğürerek birbiriyle kapıştılar. Kapının direklerini paramparça ettiler. Duvar yerinden sarsıldı! Gılgamış diz üstü yere düşünce, öfkesi indi ve göğsünü geri çekti. Gılgamış göğsünü çeker çekmez, Enkidu ona, Gılgamış'a dedi:

"Anan olan, ağılın yabanıl ineği, Tanrıça Ninsun [36], seni bir tane doğurdu. Başın adamların tepesini aşmıştır! Enlil senin alnına insanların krallığını yazmıştır! Gücün evrenin beylerinden üstündür."

[On satırlık boşluk.] Birbirini öptüler ve arkadaş oldular. [Görünüşe bakılırsa bundan sonraki 14 satırlık boşluğun sonuna doğru, Gılgamış'ın Enkidu'yu, bir oğul olarak kendi anasına götürmüş olmasından söz ediliyor. Gılgamış, Enkidu'dan şu biçimde söz ediyor.]

"Ülkede en güçlü odur. Güçlüdür. Gökten inen yoğun cevhere benzer, gücü büyüktür! Kimse karşısında duramaz. Ona lûtfunu göster."

Gılgamış'ın anası oğluna dedi, Ninsun, yabanıl inek, Gılgamış'a dedi: "Oğlum.... [Üç satır eksik.] [Enkidu'nun hep korumakta olduğu biçiminden ötürü, Ninsun'un şaşkınlığını belli ettiği anlaşılıyor. Bundan sonraki beş satırsa, Gılgamış'ın yanıtlarını oluşturabilir.] "Onunla yukarı, aile ocağının kapısına gitti. O, bana karşı pek çok kışkırtıldı. Enkidu'nun babası ve anası yoktur. Onun dağınık saçları hiç kesilmemiştir. O, kırda doğduğundan kimse onu eğitmemiştir."

Enkidu, orada durdu ve onun söylediklerini dinledi. Gözleri yaşla doldu. Söylenenler kendisine pek dokunduğundan acı acı içini çekti. Gılgamış, yüzünü ona çevirip, oturdukları yerde birbirleriyle kucaklaştılar; âşıklar gibi eller birbirinin üstüne kondu ve Gılgamış, Enkidu'ya dedi:

"Dostum, neden gözlerin yaşla dolu? Söylenenler sana dokunduğu için mi acı acı içini çektin?"

Enkidu ağzını açıp Gılgamış'a anlattı:

"Dostum, bir acı boğazımı sıkıyor. Kollarım uyuştu, gücüm azaldı."

Gılgamış, ağzını açıp Enkidu'ya dedi: [Altı satır eksik.] "Ejder yapılı Humbaba ormanda oturuyor. Sen ve ben onu öldürüp şu belâyı ülkeden kaldıralım. Kendimize katran ağaçları devirelim." [Dört satır eksik.]

Enkidu, ağzını açıp Gılgamış'a dedi:

"Dostum, ben dağlarda deneyimliyim; yabanıl hayvanlarla oralarda dolaştım. Ormanın uzaklığı iki kez on bin saat çeker. Yukarıya, onun içine dalacak kimdir? Humbaba... onun böğürtüsü tufandır, evet, onun soluğu ateş, saldırısı ölüm. Neden ötürü böyle şeyleri yapmaya yeliyorsun? [37] Humbaba'nın oturduğu yer için savaşan hiçbir kimse ona karşı dayanamaz."

Gılgamış, ağzını açıp Enkidu'ya dedi:

"Katransa, ben bunun dağına çıkmak istiyorum. Bu dağ geniş ormanın ortasında bulunuyor. [Üç satır eksik.] Humbaba'nın bulunduğu ormana gitmek istiyorum. Savaşta bir balta bana yeter. Sen burada yalnız kal, ben oraya gideceğim."

Enkidu, ağzını açıp Gılgamış'a dedi:

"Oraya nasıl gidebiliriz... Katran ormanına? Gılgamış, onun bekçisi bir savaşçıdır. Hiçbir zaman ımızganmaz. [38] [İki satır eksik.] Enlil onu, katranları korusun diye insanların başına belâ kılmıştır. Her kim yukarı, ormana çıkarsa, kötürüm olur."

Gılgamış, ağzını açıp Enkidu'ya dedi:

"............................................................" [39] "Güneş gökyüzünde durdukça tanrılar sonsuza dek yaşarlar. Ancak, insanın günleri sayılıdır. Onların ettikleri hephavadır. Sen daha buradayken ölümden korkuyorsun. Yiğit ruhundaki gücün sana yararı ne? Öyleyse, seni ben götüreyim de, ağzın bana: "İleri git! Korkma" diye çağırsın. Kendim ölürsem adımı yükseltirim, 'Ejder yapılı Humbaba'nın düşmanı Gılgamış ölmüştür,' derler." [Sekiz satır eksik.] "Katran devirmek için elimi bulaştırmak istiyorum. Kendim için bir ad bırakmak istiyorum. Şimdi dostum, silâhçı ustasına gitmek istiyorum. Silâhlar gözümüzün önünde dövülsün."

El ele verip silâhçı ustasına gittiler. Ustalar, oturup birbirleriyle danıştılar. Büyük baltalar dövdüler. Üç okkalık nacaklar dövdüler. Yalımı iki okkalık büyük kılıçlar dövdüler. Kabzaların başı on beş okkalık, kılıçların kını on beşer okkalık; altından. Gılgamış ve Enkidu, her biri 300 okkalık silâhlar taşıdılar. Adamlar, Uruk kentinin yedi sürgülü kapısına vardılar; halk bir araya birikti; Uruk sokaklarına neşe saçıldı. Gılgamış, Uruk sokaklarında halkın neşesine tanık oldu. O, karşısında oturan halka seslendi:

"Ben, ejder yapılı Humbaba'ya gitmek istiyorum. O söylenen şeyi, ben Gılgamış, görmek istiyorum. Onun adı ülkelere yayılmıştır. Katran ormanına koşmak istiyorum. Uruk çocuğunun nasıl güçlü olduğunu bütün ülkeye anlatayım. Katranları devirmek için elimi bulaştırayım. Kendim için sonsuzlaşacak bir ad yapayım!"

Uruk mahallesinin yaşlıları dönüp Gılgamış'a dediler:

"Gılgamış, sen genç olduğundan, gönlün seni böylesine ileri götürdü. Sen burada ne yaptığını bilmiyorsun. Bizim işittiklerimiz, Humbaba'nın çok acayip olduğudur. Onun silâhının karşısına çıkacak olan kimdir? Orman iki kez on bin saat uzaklık çekiyor. Yukarı çıkıp onun içine girecek olan kimdir? Humbaba, onun böğürtüsü tufandır, evet, onun soluğu ateş, onun saldırısı ölüm. Neden dolayı böyle şeyleri yapmaya heves ediyorsun? Humbaba'nın oturduğu yer için savaşan hiçbir kimse ona dayanamaz."

Gılgamış, öğütçülerinin sözünü dinledikten sonra, gülümseyerek gözlerini arkadaşına dikti [40]. [Dokuz satır eksik].

"Korucuyu meleğin seni sıkıntılardan kurtarsın; barış içinde Uruk kıyısına [41] dönmen için sana kılavuz olsun!"

Gılgamış, diz çöküp elini kaldırdı:

"Söyledikleriniz yerini bulsun. Şimdi gidiyorum. Şamaş! Ellerimi sana kaldırıyorum: oraya varınca canım sağ esen kalsın! Beni Uruk kıyısına geri döndür! Gölgeni üstümden eksik etme!"

Bundan sonra Gılgamış, arkadaşını çağırdı, falına onunla birlikte baktı [42]. [Yedi satır eksik]. Gılgamış'ın gözlerinden yaşlar boşandı:

"Hiç gitmediğim bir yol. Sonu belli olmayan bir yolculuk. Burada sağ esen kalırsam seni gönlüme göre sevmiş olurum. Kendimi senin zevkine kaptırmak isterim, seni tahtlara geçirmek isterim."

Artık köleler silâhlarını getirdiler. Büyük kılıçları, yayı, sadağı eline teslim ettiler. Baltaları aldı, sadağı ve Anşan [43] yayını bir yanına astı, kılıcı kemere taktı. Yolda yürümeye başladılar. İnsanlar Gılgamış'a sordular:

"Sen ne zaman kente geri döneceksin?"

Tablet II (English)
Enkidu sits in front of her.

(The next 30 lines are missing; some of the fragmentary lines from 35 on are restored
from parallels in the Old Babylonian.)

"Why ..."[?]
His own counsel ...
At his instruction ...
Who knows his heart...
Shamhat pulled off her clothing,
and clothed him with one piece
while she clothed herself with a second.
She took hold of him as the gods do'
and brought him to the hut of the shepherds.
The shepherds gathered all around about him,
they marveled to themselves:
"How the youth resembles Gilgamesh--
tall in stature, towering up to the battlements over the wall!
Surely he was born in the mountains;
his strength is as mighty as the meteorite[!] of Anu!"
They placed food in front of him,
they placed beer in front of him;
Enkidu knew nothing about eating bread for food,
and of drinking beer he had not been taught.
The harlot spoke to Enkidu, saying:
"Eat the food, Enkidu, it is the way one lives.
Drink the beer, as is the custom of the land."
Enkidu ate the food until he was sated,
he drank the beer-seven jugs!-- and became expansive and sang with joy!
He was elated and his face glowed.
He splashed his shaggy body with water,
and rubbed himself with oil, and turned into a human.
He put on some clothing and became like a warrior[!].
He took up his weapon and chased lions so that the shepherds could eat
He routed the wolves, and chased the lions.
With Enkidu as their guard, the herders could lie down.
A wakeful man, a singular youth, he was twice as tall [?] [as normal men

[The next 33 lines are missing in the Standard Version; lines 57-86 are taken from the
Old Babylonian.]

Then he raised his eyes and saw a man.
He said to the harlot:
"Shamhat, have that man go away!
Why has he come'? I will call out his name!"
The harlot called out to the man
and went over to him and spoke with him.
"Young man, where are you hurrying!
Why this arduous pace!"
The young man spoke, saying to Enkidu:
"They have invited me to a wedding,
as is the custom of the people.
... the selection[!] of brides[!] ..
I have heaped up tasty delights for the wedding on the ceremonial[!] platter.
For the King of Broad-Marted Uruk,
open is the veil[!] of the people for choosing [a girl].
For Gilgamesh, the King of Broad-Marted Uruk,
open is the veil[?] of the people for choosing.
He will have intercourse with the 'destined wife,'
he first, the husband afterward.
This is ordered by the counsel of Anu,
from the severing of his umbilical cord it has been destined
for him."
At the young man's speech his [Enkidu's] face flushed [with anger].
[Several lines are missing.]
Enkidu walked in front, and Shamhat after him.
[The Standard Version resumes.]
He [Enkidu] walked down the street of Uruk-Haven,
... mighty...
He blocked the way through Uruk the Sheepfold.
The land of Uruk stood around him,
the whole land assembled about him,
the populace was thronging around him,
the men were clustered about him,
and kissed his feet as if he were a little baby[!].
Suddenly a handsome young man ...
For Ishara the bed of night[?]/marriage[?] is ready,
for Gilgamesh as for a god a counterpart[!] is set up.
Enkidu blocked the entry to the marital chamber,
and would not allow Gilgamreh to be brought in.
They grappled with each other at the entry to the marital chamber,
in the street they attacked each other, the public square of the land.
The doorposts trembled and the wall shook,

[About 42 lines are missing from the Standard Version; lines 103-129 are taken from
the Old Babylonian version.]

Gilgamesh bent his knees, with his other foot on the ground,
his anger abated and he turned his chest away.
After he turned his chest Enkidu said to Gilgamesh:
"Your mother bore you ever unique[!],
the Wild Cow of the Enclosure, Ninsun,
your head is elevated over [other] men,
Enlil has destined for you the kingship over the people."
[19 lines are missing here.]

They kissed each other and became friends.
[The Old Babylonian becomes fragmentary. The Standard Version resumes]
"His strength is the mightiest in the land!
His strength is as mighty as the meteorite[?] of Anu,
The mother of Gilgamesh spoke to Gilgamesh, saying;
Rimat-Ninsun said to her son:
"[I!], Rimar-Ninsun...
My son...
Plaintively ...
She went up into his [Shamash's] gateway,
plaintively she implored ...:
"Enkidu has no father or mother,
his shaggy hair no one cuts.
He was born in the wilderness, no one raised him."
Enkidu was standing there, and heard the speech.
He ... and sat down and wept,
his eyes filled with tears,
his arms felt limp, his strength weakened.
They took each other by the hand,
and.., their hands like ...
Enkidu made a declaration to [Gilgamesh'].
[32 lines are missing here.]
"in order to protect the Cedar Forest
Enlil assigned [Humbaba] as a terror to human beings,
Humbaba's roar is a Flood, his mouth is Fire, and his breath is Death!
He can hear 100 leagues away any rustling[?] in his forest!
Who would go down into his forest!
Enlil assigned him as a terror to human beings,
and whoever goes down into his forest paralysis[?] will strike!"
Gilgamesh spoke to Enkidu saying:
"What you say .. ."
[About 42 lines are missing here in the Standard Version; lines 228-249 are taken from
the Old Babylonian.]
"Who, my Friend, can ascend to the heavens!"
[Only] the gods can dwell forever with Shamash.
As for human beings, their days are numbered,
and whatever they keep trying to achieve is but wind!
Now you are afraid of death--
what has become of your bold strength!
I will go in front of you,
and your mouth can call out: 'Go on closer, do not be afraid!'
Should I fall, I will have established my fame.
[They will say:]'It was Gilgamesh who locked in battle with Humbaba the Terrible!'
You were born and raised in the wilderness,
a lion leaped up on you, so you have experienced it all!'
[5 lines are fragmentary]
I will undertake it and I will cut down the Cedar.
It is I who will establish fame for eternity!
Come, my friend, I will go over to the forge
and have them cast the weapons in our presence!"
Holding each other by the hand they went over to the forge.
[The Standard Version resumes at this point.]
The craftsmen sat and discussed with one another.
"We should fashion the axe...
The hatchet should he one talent in weight ...
Their swords should be one talent...
Their armor one talent, their armor ..."
Gilgamesh said to the men of Uruk:
"Listen to me, men...
[5 lines are missing here.
You, men of Uruk, who know ...
I want to make myself more mighty, and will go on a distant[!] journey!
I will face fighting such as I have never known,
I will set out on a road I have never traveled!
Give me your blessings! ...
I will enter the city gate of Uruk ...
I will devote[?] myself to the New Year's Festival.
I will perform the New Year's [ceremonies] in...
The New Year's Festival will take place, celebrations ...
They will keep shouting 'Hurrah!' in...""
Enkidu spoke to the Elders:
"What the men of Uruk...
Say to him that he must nor go to the Cedar Forest--
the journey is not to be made!
A man who...
The Guardian of the Cedar Forest ...
The Noble Counselors of Uruk arose and
delivered their advice toGilgamesh:
"You are young, Gilgamesh, your heart carries you off
you do not know what you are talking about!
...gave birth to you.
Humbaba's roar is a Flood,
his mouth is Fire, his breath Death!
He can hear any rustling[!] in his forest 100 leagues away!
Who would go down into his forest!
Who among [even!] the Igigi gods can confront him?
In order to keep the Cedar safe, Enlil assigned him as a terror
to human beings."
Gilgamesh listened to the statement of his Noble Counselors.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
2. Tablet (Türkçe)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» KMPlayer 2.9 Türkçe
» Opera 10.53 Türkçe
» Thunderbird 3.0.4 Türkçe
» Winamp Full 5.572 Türkçe
» Mozilla Firefox 3.6.3 Türkçe

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Efsaneler ve Destanlar-
Buraya geçin: