Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Hz. Peygamber'in Kurân-ı Kerîm Öğretimi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
soner




Mesaj Sayısı : 3323
Kayıt tarihi : 31/05/10

Hz. Peygamber'in Kurân-ı Kerîm Öğretimi Empty
MesajKonu: Hz. Peygamber'in Kurân-ı Kerîm Öğretimi   Hz. Peygamber'in Kurân-ı Kerîm Öğretimi Icon_minitimePerş. Tem. 29, 2010 4:14 pm

Hz. Peygamber'in Kurân-ı Kerîm Öğretimi
Dr. Mehmet Sürmeli
Hayatın her anında öğretmen olan Hz. Muhammed, toplumu Kurân öğretiminden geçirmek için canla başla çalışıyor ve hayatta hiçbir boşluk bırakmıyordu. Onun öğretim faaliyetlerinin genişlik alanıyla ilgili en güzel örneklerden biri de yazmış olduğu mektuplardır.

Kurân-ı Kerîm, Hz. Muhammed'i Kurân öğretmeni, [1] Kitabın açıklayıcısı, [2] örnek alınıp hayatının tüm boyutları öğrenilmesi gereken bir lider, [3] anlaşmazlıkları karara bağlayıp adaletle hükmeden bir hâkim [4] olarak insanlığa takdim etmektedir. Kurân'da ifade edilen Hz. Muhammed'e izafe edilen tüm özellikler, onun eğitici ve öğretici kimliğini tanıtmaktadır.

Hz. Muhammed'in eğitim ve öğretim faaliyetleri alanına giren hususları üç ana grupta toplamak mümkündür:

Kendisine gelen vahiyleri okumak veya Müslümanların takip edecekleri yolu duyurmak ya da amel edecekleri çerçevenin sınırlarını belirlemek.
Ümmetin güzel melekelerini geliştirmek ve kötü huylarına engel olmak sûretiyle onları terbiye etmek.
Kitab'ın birey ve toplum için bir nizam olarak getirdiği tafsilî hükümleri anlatmak.[5]
Hz. Aişe (ö: 58/677), “Hz. Peygamber'in tüm huylarının ve ahlâkının bizzat Kurân” [6] olduğunu haber vermek sûretiyle onun her an eğitim ve öğretim faaliyetinin içinde olduğunu söylemiştir. Kendisine gelen vahiyleri her sene Ramazan ayında Cebrail'e arz eden Hz. Muhammed de ilahî öğretimden geçiyordu.[7] Dolayısıyla, onun eğitim ve öğretiminin temeli, Allah'tan öğrendiklerine göre insanlığı dîni eğitime tabi tutmaktan ibaretti.

Mekke döneminde dinî hükümleri hayata katacak tüm kurumları oluşturamayan Hz. Muhammed, eline geçen tüm fırsatları sahâbenin eğitimi ve öğretimi yönünde kullanmıştır. Özellikle, cemaatle kılınan namazlarda Kurân'dan ayetler okuyor ve arkadaşlarını hem kıraat bakımından hem de Kurân'ın içeriği bakımından dinî eğitimden geçiriyordu. İlgili kitaplara baktığımızda görürüz ki, sahâbe, Hz. Peygamber'in hangi namazda neleri okuduğuna şahit oluyordu.[8] Sabah namazlarını uzun tutan Hz. Peygamber, altmış ile yüz arası ayet okumak suretiyle [9] Sahâbeye her sabah imamlıkla beraber öğretmenlik yapmaktaydı.

Namaz dışında Hz. Peygamber'in hayatını incelediğimiz zaman görürüz ki, cünüplük halinin dışında hiç bir şey onu Kurân okumaktan ve öğretmekten alıkoymamıştı.[10] Sahâbesinin anlaması, ezberlemesi ve kapalılıkları çözmesi için ayetleri ağır ağır okur ve Kurân-ı Kerîm'i, sözüyle ameliyle, güzel şeyleri onaylamak suretiyle ve ahlâkıyla tefsir ederdi.[11] Hem Mekke'de hem de Medine'de sahâbesini Kurân öğretiminden geçiren Hz. Peygamber, “Kendisine vahyedilen ayetleri dinleyenlere öğrettiği gibi işitemeyenlere de bir yolunu bulup ulaştırıyordu. Herkes vahyin gelmesini bekliyor; gelir gelmez de hemen öğrenmek için can atıyordu.” [12]

Hayatın her anında öğretmen olan Hz. Muhammed, toplumu Kurân öğretiminden geçirmek için canla başla çalışıyor ve hayatta hiçbir boşluk bırakmıyordu. Onun öğretim faaliyetlerinin genişlik alanıyla ilgili en güzel örneklerden biri de yazmış olduğu mektuplardır. Sahâbe bu mektupları bilen ve yazımına şahit olan insanlardı. Mektuplara baktığımız da görürüz ki, mektupların içi ayetlerle doludur.[13] Örneğin, Habeş İmparatoru Necaşi'ye yazmış olduğu mektupta, kralı hem İslâm'a davet ediyor hem de İslâm'ı tanıtan birçok ayeti ona gönderiyordu.[14] Hz. Peygamber'in tâlimatı ile Kilab, Amr b. Sa'sa ve Abdu'l-Kays heyetine tayin edilen tüm görevliler de gittikleri yerlerdeki insanlara Kurân öğretiyorlardı.[15]

Kendisine indirilen vahiyleri açıklayıp öğretmek üzerine farz olan Hz. Muhammed, mektupları gibi Cuma ve Bayram hutbelerini sahâbesinin Kurân öğrenimi için bir vasıta olarak değerlendiriyordu. Onun bütün hutbeleri incelenirse görülür ki, tüm konuşmalarında Kurân'dan iktibaslar vardır.

Kendisine indirilen vahiyleri açıklayıp öğretmek üzerine farz olan [16] Hz. Muhammed, mektupları gibi Cuma ve Bayram hutbelerini sahâbesinin Kurân öğrenimi için bir vasıta olarak değerlendiriyordu. Onun bütün hutbeleri incelenirse görülür ki, tüm konuşmalarında Kurân'dan iktibaslar vardır.[17] Hutbe makamında öğreticiliği seçen Hz. Peygamber'in ağzından; Cuma günü minberde iken sûre ezberleyen insanlar bile vardı.[18]

İslam davetini hayatının tüm genişlik boyutunda insanlara arzeden Hz. Peygamber, davet Mekke'de çıkmaza girince kendisini kabile başkanlarına arzetmiş ve, “Kureyş, Rabbimin kelâmını tebliğ etmemi engelledi beni kavmine götürecek yok mu?” diyerek İlahî hitabı Mekke dışına çıkarmak istemiştir.[19] Bu amacını gerçekleştirmek için Mekke ve Medine'de İslâm'a davet bağlamında çeşitli banliyölere Kurân öğretmenleri göndermiştir. Mü'minler Medine'ye hicret etmeye başlayınca Mus'ab b. Ümeyr (ö: 3/625) de hicret etmiş, onlara Kurân-ı Kerîm öğretmiştir.[20] Birisi Medine'ye hicret ettiği zaman, Peygamber hemen ona Kurân öğretecek bir adam gönderirdi.[21] Tüm bu olaylar sahâbenin Kurân eğitimi ve öğretimiyle Hz. Peygamber'in bire bir ilgilendiğinin ve sahâbenin dinî eğitimden geçirildiğinin birer kanıtıdır. Bu konuyla ilgili örnekleri çoğaltmak kabilinden şu bilgileri aktarmakta fayda var: Rasûlullah, Mustalik Oğulları kabilesi İslâmiyeti kabul edince onlara Kurân öğretmeni olarak Abbad b. Bişr'i tayin etmiştir.[22] Bundan ayrı olarak hicretin dokuzuncu yılında Tevbe sûresinin ilk bölümündeki ayetler nâzil olunca hemen onları Mekkelilere duyurması için Hz. Ali'yi görevlendirmiştir.[23] Neticede, ayetler topluma öğretilmiş ve peygamberin eğitimi sayesinde kapalılıklar aşılmıştır.

Hz. Peygamber davete başladığında bugünkü gibi öğretim kurumları oluşturamamıştır. Daha çok, evler, sahâbenin öğretim faaliyeti için mekân olarak kullanılmıştır. Mekke döneminin ilk yıllarında Dâru'l-Erkam'ı bir eğitim ve öğretim merkezi olarak seçmiştir. Burada Kurân ayetleri okunuyor, yazılıyor, dinî bilgiler öğreniliyor ve bu bilgilerin uygulaması yapılıyordu. İslâm'ı öğrenmek isteyenler buraya geliyorlardı. Hz. Peygamber, hicretten iki yıl önce Mekke'ye gelip Akabe mevkiinde Müslüman olan Medinelilerin eğitimi ile ilgilenmiş; [24] onların isteği üzerine Kurân'ı ve İslâm'ın prensiplerini öğretmek için Medine'ye öğretmen göndermiştir.[25] Erkam'ın evinden ayrı olarak her ev, Peygamber'in arzusu doğrultusunda Kurân enstitüsü haline getirilmiş ve insanların gerekli Kurân eğitimini alması için İlahî vahye vâkıf öğretmenler, öğretici sıfatıyla bu makamlara tayin edilmiştir. Nitekim, Hz. Ömer böyle bir evde kız kardeşi ve eniştesine öğretilen Kurân ayetlerini dinleyince Müslüman olmuştu.[26] Evde öğretilen sûre ‘Tâ-hâ' suresiydi ki, Hz. Ömer bu sûreyi dinleyince çok etkilenmiş ve hemen İslâm'ı kabul etmişti.[27] Hz. Muhammed, insanların anlaması ve gerekli tefekkürü yapması için âyetleri dura dura [28] ve sükunetle okuyordu.[29] Çünkü ağır ağır okunduğu zaman olayların akışına göre inen ayetlerin anlaşılması ve ezberlenmesi mümkün olurdu.[30] Dinî tekliflerin yavaş yavaş yerleşmesi ve insanların ilahî dine ağır ağır alıştırılmaları için Kurân birden değil, azar azar indirilmiştir.[31] İnişiyle bağlantılı olarak öğretilmesinin sağlanması için Peygamber'e okumasının keyfiyeti bile bildirilmiştir.

Mekke'de Kurân öğretiminden geçirilen sahâbe Medine'de de Rasûlullah'ın eğitiminden geçmiştir. Medine'de yönetim faaliyeti Müslümanların elinde olduğu için daha özgür bir ortama kavuşan mü'minler, burada çeşitli öğretim kurumları oluşturdular. “Sahâbenin Peygamberin eğitiminden geçirilmesinde en çok kullanılan mekân ‘Mescid-i Nebevî'dir. Mescid-i Nebevî tüm Müslümanların eğitim ve öğretim faaliyetinin icra edildiği mekân olmaya yetersiz kalınca buraya ek olarak Medine'de dokuz mescid daha açılmıştır.” [32] Müslümanlar Kurân öğrenimi için Medine'de ‘Dâru'l-Kurra' adlı bir Kurân okulu açtıkları gibi, İslâmiyeti kabul eden Muaz b. Afra ve Râfi b. Malik de içerisinde Kurân okunan ‘Mescid-i Benî Züreyk' i yapmışlardır.[33]

Hz. Peygamberin sahâbesini Kurân öğretiminden geçirdiği en önemli yer Mescid-i Nebevî'nin arkasında bulunan ‘Suffa'dır. Suffa, gölgelik ve üstü örtülü yer demektir. Bir okul gibi faaliyet gösteren bu yerde okuyanlara ‘Ashabu's-Suffa' denir. “Suffa ilk İslam üniversitesidir. Okuma yazmayı ve Kurân-ı Kerîm'i öğretmek üzere başka öğretmenler de burada vazife görürdü. Kurân dersleri, bazı surelerin ezberlenmesinden ve ayet metinlerinin tefsirinden ibaretti. Bazı Müslümanlar Kurân-ı Kerîm'i kendi dillerini konuşur gibi, kelimelerin son seslerine ve harekeleme esaslarına riayet etmeksizin, ayrıca ahenk ve tegannî kaidelerine uymaksızın okuyorlardı. Rasûlullah bu şekilde okumayı yasaklamıştır. Bazıları da mekânik bir vazifeymiş gibi pek süratli tilâvet ediyorlardı. Onlar, az ama güzel bir biçimde; ayette geçen her şeyi düşünüp tefekkür ederek okumaları hususunda ikaz edilmişlerdi.” [34] Medineli cömert sahâbe Sa'd b. Ubade (ö: 14/635) Ashab-ı Suffa'dan 80 kişiyi her akşam yemeğe götürerek [35] Hz. Peygamberin hususi eğitiminden geçen bu insanlara hizmet etmeyi bir şeref kabul ediyordu. Çünkü burada kalan kimselerin evleri yoktu. Bu bakımdan bu öğrencilerin iaşesini Medineli zengin Müslümanlar karşılıyorlardı.[36]

Gerek Suffa'da gerekse Mescid-i Nebevî'de sabah namazından sonra Kurân halkaları oluşurdu. Bu seslerin birbirine karışarak anlamların karışmaması için Rasûlullah, sahâbenin daha alçak sesle okumasını istemişti.[37]

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hz. Peygamber'in Kurân-ı Kerîm Öğretimi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İyi ki Varsın Kurân-ı Kerîm
» İyi ki Varsın Kurân-ı Kerîm
» Kurân-ı Kerîm'de Bilimsel İşaretler
» Kuran'daki Şifre
» Kuran'da Haramlar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: İslamiyet :: Kurân-ı Kerîm'in Sırları-
Buraya geçin: