Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Stephen William Hawking

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Enes Okay




Mesaj Sayısı : 878
Kayıt tarihi : 12/05/10

Stephen William Hawking Empty
MesajKonu: Stephen William Hawking   Stephen William Hawking Icon_minitimeSalı Tem. 20, 2010 10:09 am

Stephen William Hawking
Kategori: Bilim ve Teknoloji >> Bilim İnsanları ve Hayatları
William Hawking (d. 8 Ocak 1942, Oxford) İngiliz evrenbilimci.[1]

Stephen'in annesi Isobel ve babası Frank, Londra'nın bir kuzey banliyösü olan Highgate'de yaşıyorlardı; fakat doğum için Oxford'a taşınılması gerektiğine karar vermişlerdi. Hem Frank hem de Isobel Hawking, daha önce öğrenciyken Oxford'da bulunmuşlardı. Her ikisi de orta sınıf ailelerden geliyorlardı. Frank Hawking'in büyükbabası oldukça başarılı bir Yorkshire çiftçisiydi; fakat Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen "büyük tarımsal buhran" sırasında servetini yitirmişti. Isobel, Glosgowlu bir doktorun kızıydı. Frank, tıp eğitimi aldı ve tropik hastalıklar uzmanı oldu. Isobel ise Oxford'dan mezun olduktan sonra vergi müfettişliği dahil olmak üzere pek çok sevmediği işte çalıştı. Stephen iki aylıkken annesi onu geriye, Londra'ya, savaş saldırılarının içine götürdü. Stephen iki yaşındayken komşularının evine bir roket isabet edince kendi evleri de hasar gördü. Neyse ki o zaman Hawkingler evde değildi.[2]

Hawking, 8 yaşındayken, kuzey Londra'dan 20 mil uzaktaki St Albans'a gitti.[1] 10 yaşına geldiğinde, Stephen, Westminister okulu burs sınavına girdi. Babası, tıbbi araştırmalarda başarılıydı; ama bir bilim adamının geliri, Westminister'deki okul ücretlerini karşılamaya yetmezdi. Bu yüzden bursla ödenecekti. Sınav günü geldi ve ne yazık ki Stephen, hastalandı ve tabii ki giriş sınavına giremedi. Sonuç olarak İngiltere'nin en iyi okullarından birinde okuyamadı. Hayal kırıklığına uğramış olan Dr. Hawking, oğlunu yerel özel okul St Albans School'a yazdırdı.

Her adayın giriş sınavına girmesi gerekiyordu ve Stephen bu sınavı kolayca geçti. Okulda ise sınıfın eğlendiği,kızdırdığı ve ara sıra zorbalık ettiği,bazılarının gizlice saygı duyduğu,çoğunun uzak durduğu bir öğrenciydi.Stephen,ilgi alanları aynı olan küçük bir grubun üyesiydi.Hepsi birlikte 3A sınıfının en parlaklarının çekirdeğini oluşturuyorlardı.Bu grup birbirlerinin evinde toplanıp radyoda yalnızca klasik müzik dinleyip ertesi günkü fizik ödevlerini yaparlardı. Bir başka hobileri de kart oyunları icat edip oynamaktı. Kartları arkadaşları yaparken ortaya çıkmakta olan embriyonik bilim adamı ve mantıkçı Hawking kuralları geliştirirdi. Stephen ve arkadaşları, kart oyunlarından çabuk bıktılar ve maket uçak ve elektronik aletler yaptılar. Hawking, hiçbir zaman ellerini kullanmada beynini kullanmada olduğu kadar iyi değildi.[2]

Stephen, St Albans School'dan mezun olduktan sonra babasının eski okulu Oxford Üniversitesi kolejine devam etti.[1]

14 yaşına gelene kadar matematikle ilgili bir meslek istediğini biliyordu. Matematik ödevlerine çok az zaman harcayıp tam notlar alıyordu. “Ortalama” parlak çocuk, şaşılacak bir yetenek sergilemeye başlıyordu. Stephen, üniversite eğitimine hazırlık olarak matematik, fizik ve ileri matematik almak istiyordu. Ancak babası tıp eğitimi alıp kendisini izlemesini istiyordu. Bunun için Stephen'in A düzeyi kimya alması gerekiyordu. Pek çok tartışmadan sonra Stephen A düzeyi matematik,fizik ve kimya almayı kabul etti. Herkes farklı farklı dersler seçtiği için grupları dağıldı ve Hawking'le birlikte olanlara yenileri katıldı. 1958 yılında gruba yeni katılanlarla birlikte LUCE -Logical Uniselector Computing Engine- adında bir bilgisayar yaptılar. Çalışmasında hiç bir sorun yoktu. Sadece bir çok lehimleme hatası vardı.[2]

1959 yılı bir patlamayla başladı. 2 Ocak'ta 32 yaşındaki Fidel Castro, Küba'da iktidara geldi; bir ay sonra, Buddy Holly bir uçak kazasında öldü ve Indra Gandhi, Hindistan'ın iktidardaki Kongre Partisi'nin lideri oldu. Baharda iki maymun uzaydaki ilk primatlar olmuştu ve yazar Raymond Chandler, yetmiş yaşında ölmüştü. Bu arada Hertfordshire'de küçük bir şehirde on yedi yaşında Stephen Hawking adlı bir öğrenci, ailesinin dağınık Edward tipi evindeki büyük, karışık odasında Oxford giriş sınavlarına hazırlanmaktaydı.

Oxford'a giriş hiç de kolay değildi. Başlangıçtan beri düşünülen şey onun üniversitenin sunduğu en yüksek ödül olan bir burs almasıydı. Burs bazı ayrıcalıklar sunuyordu ama daha önemlisi öğrencinin Oxford'daki eğitim masraflarının bir kısmı üniversite tarafından ödeniyordu.

Üniversitede seçeceği eğitim dalı konusunda baba oğul sonu gelmeyen bir tartışmaya girmişlerdi. Stephen, o zamanlar Doğal Bilimler olarak adlandırılan matematik ve fizik eğitimi almak istediği konusunda ısrar etti. Babası, ikna olmuyordu, ona göre öğretmenlik dışında matematikte iş yoktu. Stephen, ne istediğini biliyordu ve tartışmayı kazandı.

Giriş sınavı oldukça zordu. Sınav iki güne yayılmıştı. Herkes her birinin iki buçuk saat süresi olan beş ayrı konuda sınava girmeleri gerekiyordu. İki fizik, iki matematik testi ve bunlardan sonra genel kültür testi vardı. 12 buçuk saatlik teori ve bir fizik uygulama sınavının ardından mülakatlara sıra geldi. İlk olarak adayların başkan, dekan ve konunun öğretmenleri tarafından sözlü sınava tabi tutuldukları genel görüşmeler yapıldı. Bunlar, Senior Common Room'da yapıldı. Aday öğrenciler, kuvvetli alkışlarla karşılanarak tek tek içeri alınıyorlar ve bir dizi aptalca soruya zeki yanıtlar vermeleri bekleniyordu. Bunun amacı adayın hakkında biraz daha fazla bilgi edinmekti. Hawking, her iki fizik sınavından doksan beş civarında ve diğerlerinden ise biraz daha az not almış olabileceğini aklından bile geçirmiyordu. Ve sonunda Universite College, ona birinci sınıf burs sunuyordu. Ertesi Ekim ayında Oxford Üniversitesi'ne kaydolmaya çağrılmıştı.

Hawking'in Oxford'daki ilk yılı, onun için her yönden oldukça kötü geçti. St Albans'taki okul arkadaşlarından çok azı Oxford'a girmiş, yakın arkadaşlarından hiçbiri girememişti. Dersler, çok sıkıcıydı. Öğretmenlerin verdiği fizik ve matematik sorularını çözmekte çok az zorlanıyordu. Bu özgürlüğün tepesinde sınav yapısı çok gevşekti ve eğer Hawking ayarındaysanız istismara çok açıktı. Not, yalnızca öğrencinin finallerdeki performansı üzerine veriliyordu. Akademik şeylere karşı gevşek tavrına rağmen öğretmeni Dr. Berman ile sağlıklı ilişkiler kurmayı başarmıştı. Ara sıra Berman'ın evine çay içmeye giderdi. Hawking, genellikle çay saatinden önce gidiyor ve ondan okuması için güzel bir kitap tavsiye etmesini istiyordu.

Burslu bir öğrenci olarak ikinci yılın sonunda kendi döneminde tüm diğer fizikçilerin de katıldığı Üniversite Fizik Ödülü için yarışması gerekiyordu ve Hawking az bir çabayla büyük ödülü kazandı.

Oxford'da finaller çok farklıydı. Üç yıllık çalışmanın son noktasıydı. Sonuç ya hep ya hiçti. Hawking, kendince bir plan yaptı. Adayların kağıtlarındaki sorular arasında geniş bir tercih şansı vardı. O da yalnızca teorik fizik sorularını yanıtlayacak, ayrıntılı bilgi isteyenleri göz ardı edecekti. Fakat işleri karıştıran bir sorun vardı. Hawking, dönemin en ünlü astronomu Fred Hoyle'nin öğrencisi olarak Cambridge'de doktora yapmak için başvurmuştu. Ama Cambridge'ye kabul edilmek için Oxford'u birincilikle bitirmek gerekiyordu. Finallerden önceki gece Hawking, panikledi. Tüm gece yatakta dönüp durdu ve çok az uyudu. Ve sabah kurallara göre giyinip okula gitti. Hawking, masasının üzerine kağıt konurken biraz kendine geldi ve sınav öncesi yaptığı planı düşündüğü şekilde uyguladı. Sonuçlar, ilan edildi. Hawking, birinci ile ikinci onur derecesi arasındaki sınırdaydı. Geleceğinin kararlaştırılması için sınavı yapanlarla kişisel bir mülakata girmesi gerekiyordu. Sözlü sınavındaki hocaları, en azından kendilerinden daha zeki birisiyle karşı karşıya olduklarının farkındaydılar. Sınav başkanı, ondan gelecekle ilgili planlarını anlatmasını istedi. O, “Eğer bana birinci onur derecesi verirseniz Cambridge'ye gideceğim, eğer ikinci onur derecesi olursa Oxford'da kalacağım. Bu nedenle bana birinci onur derecesi vereceğinizi umarım.” dedi. Verdiler de...[2]

Hawking, daha sonra Kozmoloji (Evrenbilim) üzerine çalışmak üzere Cambridge'ye gitti. O zamanlar Oxford'da evren bilimi üzerine çalışma yoktu. Cambridge'de danışman olarak Fred Hoyle'yi istemesine karşın Dennis Sciama atanmıştı.[1]

Cambridge''ye geçişi öncesindeki günlerde dıştaki dünya, kendini parçalamaya hazır görünürken; Hawking, adım adım bir kişisel kriz duyumsamaya başlıyordu. Oxford'daki günlerinin sonuna doğru ayakkabı bağlarını bağlamakta biraz güçlük çekmeye başlamıştı. Sürekli eşyalara çarpıyordu ve zaman zaman bacaklarının altından koptuğunu hissediyordu. Ağzına bir damla içki koymamışken ara sıra konuşmasında sarhoş gibi heceleri karıştırdığını, telaffuzunun bozulduğunu fark etti. Bir sorun olduğunu kabul etmeyerek kimseye bir şey söylemedi.

Cambridge'ye ulaştığında bir başka sorun çıktı. Üniversitede doktora yapmak için başvurduğunda iki açık araştırma alanı vardı: Elementer parçacıklar, çok küçüğün incelenmesi ve kozmoloji, çok büyüğün incelenmesi. Ancak bir pürüz vardı. Alanında en ünlü bilim adamı olarak dünya çapında tanınan Fred Hoyle'yle birlikte çalışmak istiyordu. Fakat Hoyle yerine adını hiç duymamış olduğu Dennis Sciama'nın sorumluluğuna verildi. Zamanla Sciama'nın daha iyi bir denetmen olacağını anlamaya başladı; çünkü Hoyle, çok uzun sürelerle yurtdışında oluyordu ve danışmanlık için çok az zaman bulabiliyordu. Kısa sürede Dr. Sciama'nın çok iyi bir bilim adamı ve müthiş yardımcı bir denetmen olduğunu, konuşmak için onu her zaman bulabileceğini keşfetti.

Yapacağı araştırmanın konusunun doktora eğitiminin ağırlığına denk düşmesi gerekiyordu. Ama o seviyede görecelik araştırmaları oldukça yeni ve alışılmamış olduğu için konu bulmakta zorlanıyordu. Sciam,a o zamanlar Hawking'in yolunu kaybetmek ve her şeyi yitirmek üzere olduğuna inanıyordu. Bu durum, doktoranın ilk yılı boyunca sürüp gitti. Her şey ancak Hawking'in kendi vücudunun içinde açığa çıkmakta olan değişikliklerin başlattığı bir karmaşık olaylar dizisi çözülmeye başlayacaktı. 1962 sonunda Stephen, Noel tatili için St Albans'a döndü. Kafasında bir şeylerin ters gittiğini biliyor olmalıydı. Yaşamakta olduğu tuhaf sakarlıklar sıklaşmıştı; ama Cambridge'de kimse bunun farkına varmamıştı. Fakat ailesinin yanına geldiğinde, aylardır uzakta yaşadığı için, onlar bir aksaklık olduğunu hemen fark ettiler. Onu bir aile hekimine götürdüler, o da bir uzmana yolladı. Yılbaşı akşamı 14 Hillside Road'da bir parti verdiler. Stephen'in önceden çok az tanıdığı Jane Wilde isimli bir genç bayan da partiye davet edilmişti. Akşam, arkadaşları tarafından Stephen, Jane'yle resmen tanıştırıldı. Jane de St Albans'ta yaşıyor ve şehirdeki liseye gidiyordu. 1962'nin son saatleri ağır ağır gidip 1963 başlarken , ikisi konuşmaya ve birbirlerini tanımaya başladılar. Jane, gelecek sonbahar modern diller eğitimine başlamak üzere Westfield College'de okumaya hak kazanmıştı. Jane, 21 yaşındaki Cambridge doktora öğrencisini büyüleyici bulmuştu ve hemen onun cazibesine kapılmıştı. O akşamdan sonra arkadaşlıkları gelişti.[2]

Doktorasını aldıktan sonra ilk önce araştırma asistanı, daha sonra Gonville and Caius College'de profesör asistanı oldu. 1973'de Gökbilim Enstitüsünden ayrıldıktan sonra Hawking, uygulamalı matematik ve kuramsal fizik bölümüne geçti. 1979'dan sonra matematik bölümünde Lucasian profesörü oldu. Bu profesörlük, 1663 yılında üniversite parlamento üyesi olan Henry Lucas tarafından kurulmuştu. İlk olarak Isaac Barrow, sonra 1669'da Isaac Newton'a verilmişti.

Hawking, evrenin temel prensipleri üzerine çalıştı. Roger Penrose ile birlikte Einstein'in Uzay ve Zamanı kapsayan Genel Görelilik Kuramı'nın, Big Bang'le başlayıp karadeliklerle sonlandığını gösterdi. Bu sonuç, Kuantum Mekaniği ile Genel Görelilik Kuramı'nın birleştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Bu, 20. yüzyılın ikinci yarısının en büyük buluşlarından biriydi. Bu birleşmenin bir sonucu da, karadeliklerin aslında tamamen kara olmadığını, fakat radyasyon yayıp buharlaştıklarını ve görünmez olduklarını ortaya koyuyordu. Diğer bir sonuç da evrenin bir sonu ve sınırı olmadığıydı. Bu da evrenin başlangıcının tamamen bilimsel kurallar çerçevesinde meydana geldiği anlamına geliyordu.

Stephen Hawking, 1960'ların başında tedavisi olmayan Amyotrofik lateral skleroz hastalığına yakalandı. 21 yaşındayken ALS hastalığı tanısı kondu.[1] Omurilik ve beynindeki şuurlu kas hareketlerini düzenleyen sinir hücreleri dağılmıştı. Konuşma bozukluğu ve yutma güçlüğü çekiyordu. Derken elleri de tutmaz oldu. Genç yaştaki Hawking'in vücudu, beyni dışında resmen çökmüştü. Hatta doktorlar ancak iki yıl ömrü kaldığını düşünüyorlardı.[3]

Durumun hayret verici ironilerinden biri Stephen Hawking'in gereksinim duyduğu tek gerçek aracın zihni olduğu, çok az işten biri olan teorik fizik üzerine çalışıyor olmasıydı. Eğer deneysel fizikçi olsaydı, kariyeri ona erecekti. Doktorlar, onun iki yıl yaşayacağını düşünüyorlardı. Durumu öğrenince Hawking, depresyona girdi. Jane, hastaneden ayrılışından kısa bir süre sonra Stephen ile görüştü ve onu kafası karışmış, yaşama arzusunu kaybetmiş gördü.

Jane'nin sahneye çıkışının Hawking'in yaşamında çok önemli bir dönüm noktası olduğuna pek kuşku yoktur. İkisi birbirini daha fazla tanımaya başladı ve aralarında güçlü bir ilişki gelişti. Bu arada doktora çalışmaları, can sıkıcı bir yavaşlıkla ilerliyordu.[2]

Morali, ruh hali bir yıkım içinde olan Hawking, sürekli klasik müzik dinleyip bilim kurgu romanları okumaya başladı. Ancak ailesinin ve hocası Scima'nın yoğun ilgisi ve sevgisiyle hayata tekrar bağlanarak doktorları yanılttı.[3]

Stephen, Sciama ile çalışan tek öğrenci değildi. Sciama 1961 yılında bu göreve geldiğinde bir Güney Afrikalı olan George Ellis, denetmenin ilk öğrencisi olmuştu. Brandon Carter ve Martin Rees de onu izledi. Birlikte aynı saha içinde biraz farklı alanlarda çalışan küçük bir relativist ve kozmolog grubu oluşturdular. Birlikte çalışmalarının yanı sıra iyi arkadaş oldular. Jane hafta sonları Cambridge'ye geldiğinde, tüm grup sık sık birlikte dışarıya yemeğe veya nehir kıyısında kayıkların kayıp gidişini seyrederek piknik yapmaya gidiyordu.

1960'lı yılların başlarında Fizik Departmanı başkanı George Batchelor, üniversiteyi Silver Street'teki Old University Press Building olarak bilinen yerde ayrı bir matematik ve teorik fizik bölümü kurulması konusunda ikna etmeyi başardı. Bu bölüm DAMTP (Department of Applied Mathematics and Theoretical Physics- Uygulamalı Matematik ve Teorik Fizik Bölümü) olarak bilinir oldu.

Cambridge'deki sistem kolejlerden birine kayıtlı olan lisans ve lisans üstü öğrencilerin diğerleriyle birlikte üniversite binalarında çalıştıkları bir sistemdir. Öğrenciler ofisleri paylaşırlardı ve kapıları hemen hemen her zaman herkese açıktı. Hiçbir zaman gizli çalışma ve fikirlerini kendine saklama diye bir şey olmazdı. Bu serbest iletişim atmosferinde Hawking doktora öğrencisi olarak ilk yıllarında ilk önemli projesine girişti. Cambridge'deki tartışmalar ve büyük değişimler sırasında Hoyle Evren'in değişmez durumlu kuramıyla çok ilgileniyordu. Hoyle bu fikri Londra King's College'de Herman Bondi ve astronom Thomas Gold ile birlikte geliştirmişti, fakat o zamanlar bu basitçe iki yarışan teoriden bilimsel olarak daha gelişmiş olanıydı. O bir zamanlar bir doğum günü pastasından fırlayan bir eğlence kızı olarak tanımlamış olduğu Evren'in aniden yaratılışı şeklindeki alternatif teoriyi reddediyordu –bu basitçe ağır başlı veya ince düşünülmüş bir şey değildi. Daha sonra çok eğleneceği şekilde, fikri alaya almak üzere amaçlı olarak uydurulmuş bir ifade olan ve kendi değişmez durum teorisini savunmakta olduğu bir radyo programında geçen ”Büyük Patlama” teriminin yaratıcısı oldu.

Cambridge'deki ilk iki yılı sırasında ALS hastalığının etkileri hızla kötüleşti. Yürümede muazzam zorluk çekmeye başladı ve yalnızca birkaç adım atmak için bir baston kullanmaya zorlandı. Arkadaşları ellerinden geldiği kadar ona yardım ettiler, fakat o çoğu zaman herhangi bir yardımcı istemedi. Konuşması da ciddi olarak hastalığın etkisinde kalmaya başlamıştı. Yalnızca telaffuz bozukluğu olmuyor, konuşması hızla anlaşılmaz oluyor ve en yakın arkadaşları bile onun ne söylediğini anlamakta güçlük çekiyorlardı. Ama hiçbir şey onu yavaşlatmadı, aslında o şimdi büyük adımlar atmaya başlamıştı. İşi daha hızlı ve tüm mesleğinde hiçbir zaman olmadığı kadar olumlu şekilde ilerliyordu. Bu onun hastalığına karşı tavrını göstermekteydi. Çılgınca görünse de ALS basitçe onun için o kadar önemli değildi. Hastalık, onun varlığının özüne, zihnine dokunmadı, böylece işini etkilemedi. ALS ile uyuşmuş ve Jane, Wilde'nin şahsında tamamen kişisel bir düzeyde yaşamını paylaşabileceği birini bulmuş olan Hawking, verimli olmaya başladı. Çift nişanlandı ve hafta sonu ziyaretlerinin sıklığı arttı. Hawking için Jane ile nişanlanması muhtemelen başına gelen en önemli şeydi. Bu onun yaşamını değiştirdi, ona uğrunda yaşayacağı bir şey verdi ve onu yaşamaya kararlı kıldı.

1960'lar, Hawking'in fiziksel durumuna taviz vermeye zorlanmasıyla sona erdi. Jane'nin yoğun ikna çabalarıyla koltuk değneklerinden bir tekerlekli sandalyeye geçmeye karar verdi. Ancak Hawking, bunun kendisini yıkmasına izin vermedi.[2]

60'lı yılların ortaları Stephen Hawking'in yaşamında en önemli dönemlerden biri oldu. Jane ile nişanlanmış olan Hawking, evleneceklerse çabucak bir iş bulması gerektiğini kavradı. Doktorasını tamamladıktan sonra herhangi bir akademisyenin kariyerindeki bir sonraki adım genellikle araştırmaya devam etmek için üniversite öğretim üyeliği bulmaktır. Bu yüzden tezini yazma sıkıntıları içindeyken ve gelecek yaza planlanan bir evlilik varken Hawking, boş öğretim üyeliği aramak zorundaydı. Neyse ki çok fazla uzakta aramak zorunda kalmadı. Üniversitede başka bir kolej olan Caius'ta bir teorik fizik öğretmenliği için yer olduğunu duydu. Hastalığının bu aşamasında yazamıyordu ve gelecek hafta sonu Cambridge'ye ziyareti sırasında Jane'den başvurusunu daktilo etmesini isteyecekti. Fakat nişanlısı trenden indiğinde onu kolu dirseğine kadar alçıda olarak selamladı. Jane'nin sol kolu kırılmıştı ve o sağ kolunu kullanıyordu. Hawking, bilgileri dikte etti ve Jane, başvuruyu elle yazdı. Cambridge'de onu kendileri için daktilo edecek bir arkadaş buldular. Başvurunun bir gerekliliği olarak, iki referans vermesi gerekiyordu. Dennis Sciama, ilk referanstı. Herman Bondi de ikinci referanstı. Caius'taki Kolej Konseyi, yeni öğretim üyelerini seçmek üzere her yıl Lent (büyük perhiz) dönemi sırasında toplanırlardı. Konsey, Hawking'i rakiplerine tercih etti ve Caius'ta öğretmenliğe alındı. Hawking, kariyeri açısından o ve Jane geleceğe şimdi bir derece daha güvenle bakabilirlerdi.

Öğretim üyelerinin araştırmalarına devam etmeleri şeklindeki temel koşulun dışında çok az görevleri vardır. Onlardan öğrencilere denetmenlik yapmaları istenir fakat bunun düzeyi farklıdır. Cambridge'deki pek çok şey gibi öğretim üyesinin rolü Sir Isaac Newton'un zamanından beri çok az değişmiştir. Öğretim üyeliği büyük bir onurdur ve akademisyenlerin araştırmalarına devam etmeleri için bir araç sayılır.

Çift, Temmuz 1965'de Hawking'in lisans üstü kolejinin kilisesi Trinity Hall'de evlendi. Bu, bir tipik “akademik” evlenme değildi; ama bir sosyete olayı da değildi. Her iki tarafın aileleri sıradan insanlardı. Düğün fotoğrafları için damadın bir değneğe dayanmak zorunda olmasının dışında, düğün günü, çift başka herhangi bir çifte çok benzer görünüyordu. Siyah beyaz fotoğraflarda Hawking, koyu renk bir takım elbise giymiş ve ince, düzgün şekilde bağlanmış kravat takmıştı, koyu çerçeveli gözlükleri ve ince yüzü ona baykuş görünümü vermişti. Jane, ellerinde bir çiçek buketi tutarak onun yanında duruyordu. Duvağı arkaya çevrilmişti ve günün modasına uygun kısa düğün elbisesinin boyun çizgisinin üzerinde omzuna dökülen dalgalı uzun saçları görülüyordu. Kuşkusuz her ikisi de, o gün tüm diğerlerinin bildiği gibi, Stephen'in kısa bir süre içinde ölebileceğini biliyorlardı. Aslında tıbbi kestirimlere göre o ödünç alınmış bir zamanı yaşıyordu.

Yeni evliler Sulfolk'ta bir hafta balayı yapabildiler. Hemen ardından işe geri döndüler, çünkü çift Stephen'in New York'un kuzeyinde Cornell Üniversitesi'nde genel görecelik konulu bir yaz okuluna katılmak zorundaydılar. Fakat döner dönmez karşılarına bir dizi sorun çıktı. Hawkingler nerede yaşayacaklardı? Jane hâlâ Londra Westfield College'de son sınıfta bir öğrenciydi. Stephen bisiklete binemediği ve kısa mesafeleri ancak bir çift baston yardımıyla yürüyebildiği için kuşkusuz Hawkinglerin, merkezi Cambridge'de, Silver Street'de DAMTP'a yakın yaşaması zorunluydu. Birçok yer soruşturduktan sonra Little St Mary's Lane denen eski evlerin bulunduğu küçük bir caddede bir evin boşaldığını öğrendiler. DAMTP'tan yaklaşık yüz metreden uzaktı ve ev onlar için uygundu. Orada kaldıkları süre içinde aynı caddede başka bir evin boşaldığını duydular. İlk evin üç aylık sözleşmesi sona erince taşındılar ve orada yıllarca kaldılar. Hawkingler her zaman coşkulu ev sahipleri oldular. Küçük ev hafta sonlarında sık sık akşam veya öğle yemeği için gelenlerle doluyordu.

Bu arada Hawking'in kara delikler üzerindeki çalışması iyi ilerliyordu. Aralık 1965'de Hawking Miami'deki bir görecelik toplantısına davet edilmişti. Miami toplantısına kadar Hawking'in konuşması ciddi şekilde kötüleşmişti ve dinleyicilerin kendisini anlamakta zorluk çekeceklerini biliyordu. Eski arkadaşlarından biri University of Texas'ta bir yıl geçiriyordu ve o da Miami'deki toplantıya katılacaktı. Hawking onunla görüştü ve konuşmayı Hawking adına George Ellis yapacaktı. Büyük bir başarı kazandı ve diplomasının mürekkebi daha kurumamışken tekiller üzerine çalışması dünyanın her tarafından gelen bilim adamları tarafından coşkuyla karşılandı.

Evliliklerinin ilk yılı sırasında Jane, eğitimine devam etmeyi başardı ve 1966 yazında mezun oldu. Bu sürede Stephen'in doktora tezini daktilo etti. Jane, nihayet, 1966 yazında hafta boyunca kocasıyla birlikte Little Mary's Lane'deki evlerinde kalmaya başladı. Bu arada Stephen kötüleşmeye başlamıştı. Dolaşabilmek için bastonlar yerine koltuk değnekleri kullanmaya başlamıştı. Evlerindeki merdivenleri yardımsız çok zor çıkıyordu ve yardım edilmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Kendisini kozmosun yapısı ve kökeniyle tamamen meşgul tutarak ve kendi deyişiyle “Evren Oyunu” oynayarak, sağlık durumu hakkında düşünmeye zaman ve enerji harcamasına izin vermiyordu. Artan kas körelmesine karşın, yakın arkadaşları için o hâlâ aynı Stephen'di ve onun kişiliğinin sıcaklığını hissediyorlardı. Ve artık Jane ve Stephen, tam bir aile olmuşlardı. İlk çocukları Robert, 1967'de doğdu. Şimdi tüm olumsuzluklara karşın o bir babaydı ve 1970'de de ikinci çocukları olan Lucy doğacaktı.[2]

Motor nöronların zamanla %20'ini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking'i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti. Ünlü bilim adamı, 1985 yılından bu yana sesini de yitirmiş olduğu için, koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyor.[1]

Yurt dışındaki geziler ve kara delikler üzerindeki çalışmaları arasında Hawking, George Ellis'le “The Large Scale Structure of Spacetime” olarak isimlendirilecek bir kitap üzerinde çalışıyorlardı. Her ikisi de diğer projelerle ve ev değişiklikleriyle meşgul oldukları için müsvedde üzerindeki çalışma çok yavaş ilerledi. Kitabın yazılımı, 6 yıl aldı. Aralarında konuları paylaştılar. Tüm daktilo etme işlemini Ellis yaptı. Hawking, artık yazamaz durumda olduğundan kendi malzemesini Ellis'e dikte etti. Ellis, Hawking'in konuşmasını anlayan en yakın arkadaşlarından biriydi. "The Large Scale Structure of Spacetime", çok uzun zaman almış olduğu için bazı alanlarda Ellis'i aştı. Özellikle Hawking'in kara delikler üzerindeki çalışmasının metni düzeltebileceklerinden daha hızlı gelişmişti. Kitap, yalnızca kozmolojinin klasik teorilerini ele alıyordu. Kitap, 1973 yılında yayınlandı. Kitap, akademik çevreleri oldukça hareketlendirdi ve serinin genel prestijine büyük katkıda bulundu.[2]

Sağlık durumunun bu kadar bozuk olmasına rağmen aşık oldu ve evlendi. Eşinin yardımıyla yüksek lisansını, ardından doktorasını yaptı ve profesör oldu. 1978 yılında teorik fizikteki en büyük ödül olan Albert Einstein ödülünü aldı. 1982 yılına gelindiğinde artık dünyanın dört bir tarafından ödüller yağmaya başlamıştı. Kraliçe tarafından verilen Britanya İmparatorluğu Kumandanı nişanı bunlardan biriydi. Küresel ısınmayı ilk ortaya atan Stephen Hawking oldu. Buna benzer teorilerin ve verilerin sahibi olan Hawking acı çekerek zirveye çıkanlara en büyük örneklerden...[3]

1978 yılında Hawking'e fizikteki en saygın ödül olan ve Lewis and Rose Strauss Memorial Fund tarafından verilen “Albert Einstein Ödülü” verildi. Bu ödül, prestij açısından Nobel ödülüne eşdeğer sayılmaktadır. Hawking, meslektaşlarının saygısını kazanıyor ve halk içinde gittikçe daha fazla “yeni Einstein” olarak beğeni topluyordu.[2]

ALS hastalığını, başarılı bir kariyere ve düzenli bir aile hayatına sahip olmasını engelleyemedi. Stephan Hawking, dört kere evlendi, üç çocuk ve bir torun sahibi oldu. Birkaç yıl ömür biçilmesine rağmen uzun yıllardır yaşamasının nedenini “aile” olarak belirten Hawking, hastalığının yavaş ilerlemesini umudunu kaybetmemesine bağlıyor.[4]

Hawking, Kuantum Fiziği ve kara deliklerle ilgili iddialarıyla, bugün yaşayan bilim adamları arasında dünyada en çok tanınan isimdir. Kitapları, 40 dile çevrildi; evrenle ilgili çılgın teorik bilgilerini popüler hale getirmek için gereken maddi bağımsızlığı sağlayacak ve Cambridge Üniversitesi'ndeki uygulamalı matematik ve teorik fizik laboratuarını geliştirecek kadar da sattı. Hawking, hastalığıyla gizemli bir kişilik oluşturmaktadır. Son kitabı “Ceviz Kabuğundaki Evren”de, dünyanın büyük bir felaket ile karşı karşıya kalabileceğini belirterek uzayda insan kolonileri kurulmasını gündeme getirmiş, bu önerisiyle de ilahiyat profesörü Yaşar Nuri Öztürk tarafından "Dabbetü'l–Arz" yani kıyameti haber veren yaratık olarak nitelendirilmişti. Bir fenomen haline gelen ve milyonlarca satan “Zamanın Kısa Tarihi: Büyük Patlamadan Karadeliklere” kitabı, Hawking'e asıl şöhreti getirmişti. İlk kitabının yayımlanmasından bu yana gerçekleşen önemli buluşların ardındaki sırrı açığa çıkaran “Ceviz Kabuğundaki Evren”, “Zamanın Kısa Tarihi”nin bir devamı sayılabilir. Yeni kitabıyla yazar, bizleri çoğu kez gerçeklerin kurmacadan daha şaşırtıcı olduğu teorik fiziğin en üst noktalarına çıkarıyor ve evrenin temel ilkelerine dair anlaşılır yorumlarda bulunuyor. Görelilik kuramından zaman yolculuğuna, süper kütle çekiminden süpersimetriye, kuantum teorisinden M-Kuramı'na ve bütünsel beyin algılanımına kadar evrenin bilinen en kışkırtıcı sırlarına kapı aralayan kitap, Einstein'in “Genel Görelelik Kuramı” ile Richard Feynman'ın çoklu geçmiş düşüncesini birleştirerek evrende olup bitenleri tanımlayabilecek eksiksiz ve tek bir teori geliştirmeye çalışıyor. Okur, kitabı bir bilimsel eser olarak algılayabileceği gibi, rahatlıkla bir bilim–kurgu romanı gibi de değerlendirebilir. Hawking'in “karmaşık önermeleri günlük yaşamdan çekip aldığı analojilerle resmetme becerisi”, buna imkân tanımaktadır.

Stephen Hawking, Einstein'den bu yana dünyaya gelen en parlak teorik fizikçi olarak kabul edilmektedir. 12 onur derecesi almıştır. 1982'de CBE ile ödüllendirilmiş, bundan başka birçok madalya ve ödül almıştır. Royal Society'nin ve National Academy of Sciences (Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi (N.A.S.)) üyesidir.[1]

İnsanlar Hawking'in 20 yıldan uzun bir süredir gidici olduğunu yazıyorlardı. Ve şimdi onların yanıldıklarını kanıtlamıştı. O her günü geldiği gibi alır ve ondan elinden geldiğince yararlanırdı.

Stephen Hawking kimdir o zaman? O hesaba katılması gereken bir güçtür. Onun kişiliği müthiştir. O acımasız olabilir, yaşamla sert bir pazarlık sürdürüyor ve ona başı yukarda yaklaşıyor. Birçok insan onu can sıkıcı bulur ama diğer taraftan mizah duygusu ile ünlüdür. Pek çok yakın arkadaşı ve hayranı vardır. Kendisinin seven ve şefkatli bir baba olduğunu kanıtlamıştır. Makinelere, hareket etmesini, konuşmasını ve soluk almasını sağlayan bir dizi soğuk cihaza o kadar yakından bağlı olan bir adamın iç düşlerini bilmek imkansızdır. Yüzü, pek çok kişinin yüzünden daha anlamlıdır. Çünkü kısa ve öz dil armağanı dışında bu hemen hemen onun zihnine tek penceremizdir.

45 kilodan daha ağır çekmeyen, tam olarak felçli, konuşamayan ve başı öne düşerse kaldıramayan bu adam, “Einstein'in mirasçısı”, “yirminci yüzyıl sonlarının en büyük dahisi”, “yaşayan en mükemmel zihin”; hatta bir gazeteci tarafından “Evren Uzmanı” olarak tanımlanmıştır. Hawking, kozmolojide temel hamleler yapmış ve belki yaşayan başka herhangi bir kişiden daha çok, içinde yaşadığımız evren anlayışımızı ilerletmiştir. Eğer bu yeterli değilse düzinelerce bilimsel ödül kazanmıştır. Hawking, Kraliçe II. Elizabeth tarafından CBE- Commander of British Empire- ve daha sonra Companion Of Honour (Onur Arkadaşı) yapılmıştır.[2]

Stephen Hawking yazdığı çocuk kitaplarıyla birlikte çocukları etkileyip onları evrenbilime yanaştırmıştır. Yazdığı kitaplar, çocukların hayal dünyasını da genişletmiştir.[1]

Eserleri ve Hakkında Yazılanlar
"A Brief History of Time", by Howard Rich
"The Illustrated Brief History of Time, Updated and Expanded Edition", by Stephen Hawking
"The Universe in a Nutshell", by Stephen Hawking
"The Future of Spacetime", by Stephen Hawking
"The Nature of Space and Time", by Stephen Hawking
"The Large Scale Structure of Space-Time (Cambridge Monographs on Mathematical Physics)", by Stephen Hawking
"Stephen Hawking's Universe: The Cosmos Explained" by David Filkin
"Theories of the Universe (Listen to Genius)", by Stephen Hawking
"Black Holes and Baby Universes and Other Essays", by Stephen Hawking
"Hawking on the Big Bang and Black Holes (Advanced Series in Astrophysics and Cosmology, Vol 8.)", by Stephen W. Hawking
"On the Shoulders of Giants", by Stephen Hawking
"Euclidean Quantum Gravity", by G. W. Gibbons
"General Relativity; an Einstein Centenary Survey", by S. W. Hawking
"The Formation and Evolution of Cosmic Strings", by G. W. Gibbons
"The Cambridge Lectures: Life Works", by Stephen W. Hawking
"Superspace and Supergravity: Proceedings of the Nuffield Workshop, Cambridge", by Stephen W. Hawking
"Supersymmetry and its Applications: Superstrings, Anomalies and Supergravity", by G. W. Gibbons [5]
Sözlerinden...
“İnsanoğlu, evren tarihinin sadece küçük bir dönemi boyunca varlığını sürdürüyor. Karşılaşacağımız yabancı bir yaşam formu, bize göre çok daha ilkel veya çok daha gelişmiş olabilir.”

“Embriyoların insan vücudu dışında büyütülmesiyle daha büyük beyinler ve daha gelişmiş bir zeka sağlayacaktır.”

“Sıradan bir solucanın beyni, günümüzde bilgiişlem gücü açısından bilgisayarlarımızı geride bırakıyor.”

“Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi.”

"Görelilik kuramı mutlak zamanı çöpe attı. Bir çift ikizi düşünelim. Diyelim ki ikizlerden biri dağın tepesinde yaşasın, ötekisi deniz yüzeyinde. İlk ikiz (yani dağın tepesinde yaşayan) ikincisinden daha çabuk yaşlanacaktır. Yani yeniden karşılaştıklarında öbüründen daha yaşlı olacaktır." (Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, s.54)

"Gen mühendisliğinin iyi bir iş olduğunu söylemiyorum. Ancak gelecekte, beğenelim beğenmeyelim, (gelecek yüzyıl ya da bin yılda değilse bile) önümüzdeki milyonlarca yıl içinde muhtemelen genetik olarak geliştirilmiş insanlar olacaktır"

"Gelecek yüzyılda kendimizi yok etmezsek, gezegenlere ve yakın yıldızlara gidebileceğiz"

"İnsandan daha gelişkin çok üstün canlı türleri varsa niye diğer gökadalara yayılmadılar... Veya bizi ziyaret etmeyip de bizi kendi halimize bırakıp başımıza açtığımız dertlere yanmamızı seyredilenler olabilir mi ?.. Daha düşük düzey bir yasam sekline bu denli hürmetkar olabileceklerinden şüphe ederim."

"Böyle giderse 2 bin 600 yılında dünyada tüm insanlar omuz omuza sıkışık duracaklar"

"Günümüzdeki insanlara benzeyen tiplerin yer aldığı Uzay Yolu gibi bilim kurgu filmlere inanmıyorum. İnsanların üzerinde genetik mühendisliğin yasaklanması isteniyor. Ama ben bunun yasaklanabileceğine ihtimal vermiyorum. Ekonomik nedenlerle, hayvanlar ve bitkilerin genleriyle oynanmasına izin verilecek. Ve bir gün biri, insanların genleriyle de oynayacak. Eğer totaliter bir dünyada yaşamıyorsak, bir yerlerde birileri, insanları yeniden yaratarak geliştirmeyi denemesi kaçınılmazdır..." [6]

Gelecekle İlgili Teorileri
Ünlü fizikçi Stephen Hawking, Hindistan'ın Bombay kentinde katıldığı "Strings Kuramı 2001" Konferansında gelecek yüzyılı değerlendirerek insanın 100 yıl içinde dünya dışında başka gezegenlere yerleşebileceğini ve genetik bilimi sayesinde de gelecek yüzyıl içinde mükemmel insanın türetileceğini söyledi.

"Zamanın Kısa Tarihi" adlı yapıtıyla tanınan ünlü İngiliz fizikçi Bombay'daki 2 haftalık konferansta, 3000 kişiye "Gelecekte bilim" konusunda bilgi verdi. 59 yaşındaki Hawking, 100 yıl içinde insanın Dünya dışında başka gezegenlere yerleşebileceğini kesin dille anlattı.

"Gen mühendisliğinin iyi bir iş olduğunu söylemiyorum. Ancak gelecekte, beğenelim beğenmeyelim, (gelecek yüzyıl ya da bin yılda değilse bile) önümüzdeki milyonlarca yıl içinde muhtemelen genetik olarak geliştirilmiş insanlar olacaktır" diyen Hawking, gezegenimizin, doğayı koruma önlemlerine gereken önem verilmezse 2800 yıllarında tamamen yaşanmaz bir gezegen olacağı tahmininde bulunan bir bilim adamı olarak tanınıyor.

Bebekler rahim dışında gelişecek
Evrenin gizemlerinin ve fizik bilimindeki çelişkili görünen kuramların uzlaştırılması ve açıklanmasına yardımcı olmayı hedefleyen "Dizi" kuramını tartışmak üzere, ABD ve Batı Avrupa dışında ilk kez Bombay'da düzenlenen "Strings 2001" konferansında Hawking, gelecek yüzyılda, yine "beğenelim beğenmeyelim" bebeklerin rahim dışında yapay ortamlarda dölüt (cenin) gelişimlerini tamamlayabileceklerini anlattı.

İngiltere'nin büyük fizik alimi Sir Isaac Newton'un (1642-1727) Cambridge Üniversitesi'ndeki Lucas Kürsüsü'nün başında olma onurunu taşıyan Hawking, uzun uzay seyahatleri için insanın zihinsel-bedensel yeteneklerini geliştirmek zorunda olduğunu belirtti.

Konferansta, "Gelecek yüzyılda kendimizi yok etmezsek, gezegenlere ve yakın yıldızlara gidebileceğiz" diyen Hawking'in Dizi Kuramı, kanıtlanırsa evrenin kökeni ve kaderi üzerine çok şey aydınlaşmış olacak.

İnsandan daha gelişmiş bir ırk yok
Evrenin doğumuna ilişkin "Büyük Patlama Kuramı" atom altı dünyanın gücü ve uzayda ışık yutan karadelikler üzerine uzman olan Stephen William Hawking, başka gezegenlerde insandan daha fazla gelişmiş bir ırk bulunmasının muhtemel olmadığını söylerken, dinleyicilere şöyle takıldı:

"İnsandan daha gelişkin çok üstün canlı türleri varsa niye diğer gökadalara yayılmadılar... Veya bizi ziyaret etmeyip de bizi kendi halimize bırakıp başımıza açtığımız dertlere yanmamızı seyredenler olabilir mi ?.. Daha düşük düzey bir yaşam şekline bu denli hürmetkar olabileceklerinden şüphe ederim."

DNA tüm yaşam için temeldir
Genetik mühendisliğinin, yeryüzünün daha iyi beslenmesi için bitkilerde ve hayvanlarda ekonomi için sınırlandırılması gerektiğini söyleyen Hawking, "DNA Yer'de tüm yaşam için temeldir. İnsan ırkı ve DNA'sı hızla karmaşıklığını arttıracaktır" dedi.

Dünya nüfusunun süratle artmasının mutlaka aile ve nüfus planlamasıyla önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Hawking, 7 milyara yaklaşan dünya nüfusunun her 40 yılda bir ikiye katlandığını hatırlattı. "Böyle giderse 2 bin 600 yılında dünyada tüm insanlar omuz omuza sıkışık duracaklar" diyen Hawking, bu nüfusu besleyebilecek elektrik üretiminin de yerküreyi kıpkırmızı korlaştıracak kadar ısıtabileceği yollu benzetme yaptı.

Önümüzdeki yeni yüzyılda, daha da modern yöntemlerle, insanların genleriyle oynanarak onarılacağı ve yenileneceği bildirildi.

Matematik ve fizik dersi verdiği Cambridge Üniversitesi'nde konuyla ilgili bir açıklama yapan ünlü İngiliz astrofizikçi Stephen Hawking; "Genetik mühendisliğinin iyi bir şey olduğunu savunuyorum sanılmasın. Sadece, sevsek de sevmesek de, bu olayın yeni yüzyılda gerçekleşeceğini dile getirmek istiyorum'' diye konuştu..

Hastalığı nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkum olan, 1985 yılından bu yana konuşamayan ve bilgisayarlı ses cihazı aracılığıyla derdini anlatabilen bilim adamı Hawking, genlerle oynanması sonucu, birkaç yüzyıl sonra insanların şimdikinden daha değişik bir görünüme sahip olacağına inandığını, çünkü şu anda bilim adamlarının DNA'nın sırlarını hızla çözmeye başladığını söyledi.

Genlerle Oynanacak
Hawking, şu görüşleri savundu: "Günümüzdeki insanlara benzeyen tiplerin yer aldığı Uzay Yolu gibi bilim kurgu filmlere inanmıyorum. İnsanların üzerinde genetik mühendisliğin yasaklanması isteniyor. Ama ben bunun yasaklanabileceğine ihtimal vermiyorum. Ekonomik nedenlerle, hayvanlar ve bitkilerin genleriyle oynanmasına izin verilecek. Ve birgün biri, insanların genleriyle de oynayacak. Eğer totaliter bir dünyada yaşamıyorsak, bir yerlerde birileri, insanları yeniden yaratarak geliştirmeyi denemesi kaçınılmazdır...''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Stephen William Hawking
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Köşesi :: Bilim Ve Teknoloji-
Buraya geçin: