Irti
Rifki Melûl Meriç'e
Büyük Itrî'ye eskiler derler,
Bizim öz mûsikîmizin pîri;
O kadar halki sevkedip yer yer,
O safak vaktinin cihangîri,
Nice bayramlarin sabâh erken,
Gögü, top sesleriyle gürlerken,
Söylemis saltanatli Tekbîr'i.
Tâ Budin'den Irâk'a, Misr'a kadar,
Fethedilmis uzak diyarlardan,
Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
Ses götürmüs bütün baharlardan.
O dehâ öyle toplamis ki bizi,
Yedi yüz yil süren hikâyemizi
Dinlemis ihtiyar çinarlardan.
Mûsikîsinde bir taraftan dîn,
Bir taraftan bütün hayât akmis;
Her taraftan, Bogaz, o sehrâyîn,
Mâvi Tunca'yla gür Firât akmis.
Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, sevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o kâinât akmis.
Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr'i,
Bir terennüm ki hem genis, hem sûh:
Dagilirken "Nevâ"nin esrâri,
Basliyor sark ufuklarinda vuzûh;
Mest olup sözlerinde her heceden,
Yola düsmüs, birer birer, geceden
Yürüyor fecre elli milyon rûh.
Kiskanip gizlemis kazâ ve kader
Belki binden ziyâde bestesini,
Bize mîrâsi kaldi yirmi eser.
"Nât"idir en mehîbi, en derini.
Vâkiâ ney, kudüm gelince dile,
Hizlanan mevlevî semâiyle
Yedi kat arsa çikmis "Âyîn"i.
O ki bir ihtisamli dünyâya
Ses ve tel kudretiyle hâkimdi;
Âdetâ benziyor muammâya;
Ulemâmiz da bilmiyor kimdi?
O eserler bugün defîne midir?
Ebediyyette bir hazîne midir?
Bir bilen var mi? Nerdeler simdi?
Öyle bir mûsikîyi örten ölüm,
Bir tesellî birakmaz insanda.
Muhtemel görmüyor henüz gönlüm;
Çok saatler geçince hicranda,
Düsülür bir hayâle, zevk alinir:
Belki hâlâ o besteler çalinir,
Gemiler geçmiyen bir ummanda.
Yahya Kemal Beyatli