Emirganda Çay Saati
çeragan sarayi'ndan büyükdere'ye
üsümek sonbaharinda eski çinarlarin
uzadigi yerlerde gizlice aksamlarin
baslayip adeta kendini dinlemeye
kafeslerin ardinda bol gözlü bir kadin
ansizin giydirilmis ipek feraceye
bir çay yalnizligi emirgan'dan öteye
degdikçe isindigi yaldizli bardagin
nedim'den yansimasi tatyos efendi'ye
tenha bir genç kiz sesiyle hicazkar'in
kuytularda çürüdügü bagdadi yalilarin
yorgun sarmasiklariyla sarkmis bahçeye
soguk kuslar gibi dagilir bogazda
rüzgarin getirdigi donuk bir yagmur pusu
istinye'de gemilerin karanlik uykusu
kirik direkleriyle dalgin ve hasta
birden içimi kaplayan ölüm korkusu
selam verilince meçhul bir namazda
gazali'yse biraz mevlana biraz da
kubbenin altindaki divan ugultusu
'seref' vapurundan en kirli beyazda
yüzlerce harbiyeli sürgün yolcusu
havada bir asilmis adam kokusu
istanbul jöntürkleri hüzzam bir yasta
yankilariyla telasli geceleri bebek'ten
motorlarin tasiyip o kadar bitiremedigi
en yilgin sonbahar benim gözlerimdeki
çok daha dumanli mütareke günlerinden
alaturka saat kaçta ikinci tö"mbeki
miralay sadik beyin nargilesinden
dem çekip kumrular gibi sebilleri senlendiren
osmanli sehpalarinin gölgesindeki
emirgan'da acilasmak koyu bir semaverden
çaylar gibi kararip kaç defalarca eski
bir siir üzüntüsüyle müseddes biçimindeki
çoktan unutulmus kilitli defterlerden
Attila Ilhan